27 Ağustos 2020 Perşembe

Aileyi Yıkarsanız Devlet de Yıkılır Vatan da Biter

 

Aileyi Yıkarsanız Devlet de Yıkılır Vatan da Biter

 

Veysi erken

 

    Mevcut iktidar döneminde maddi yatırımlar ciddi anlamda arttı ve gerçekleşti.

   İmar faaliyetleri arttı. Yol, köprü, hastahane, okul ve savunma sanayinde artışlar  yılların ihmalini giderdi.

  Amenna.

  Ahmak, aptal, art niyetli veya hain olanlar hariç bu durumu görmeyen yok

    Maddi boyuttaki büyüme ve gelişme kapitalist ekonomik anlayış yüzünden toplumun bütün kesimlerine adil bir şekilde yansımasa da bir gerçektir.

   Hani "bizim aile" diye bir filim vardı ya.

  Maddi zenginliği temsil eden, paradan, maddi imkân dışında bir gerçek tanımayan Saim bey vardı.

   Zengindi.

  Ama aileden kopuk ve hayattan kopuk bir kişilik.

   Maddi olarak o karaktere büründük devletçe.

  Ve yedi çocuklu bir aile. "Bizim aile"

   En iyisi yedi çocuklu fakir ailenin reisi Yaşar Ustanın Saim beye hitabını hatırlatarak devam edeyim 

   "4 çocuklu Yaşar Usta ile 3 çocuklu Melek Hanım, mahallelinin ısrarıyla evlenirler. Ama çocukları bu durumdan hoşlanmaz... Münir Özkul’un, gelininin (üvey oğlu ) babası zengin işadamına “Sen milyarder, fabrikalar sahibi Saim Bey! Sen mi büyüksün? Hayır, ben büyüğüm. Sen bir hiçsin. Çünkü biz birbirimize parayla pulla değil sevgiyle bağlıyız” dediği o film..."

   Bir tarafta bizim aile, diğer tarafta maddenin dışında bir şey tanımayan güç.

   Hitaptan anlaşılacağı üzere aile sevgiyle oluşur ve devam eder, maddi refahla değil.

   Evet.

  Maddi olarak belki Saim bey gibi bir devletimiz oldu, oluyor. Yani bizim aileyi bilmeyen, bilmek istemeyen, dağıtmaya çalışan bir yapı.

  Bir başka deyişle,

   Yaşar usta gibi gibi bir babayı yok ettik, ediyoruz. 

    Birbirine parayla değil, sevgiyle,şefkatle, merhametle ve sadakatle bağlı aileyi dağıtıyoruz.

   Ne ile?

   Dışarıdan ithal ettiğimiz kanun ve ilkelerle.

   Topluma dayatılan yaşayışla.

Yerli ve millî olmayan medya ile.

    Elbette bu günlere bir günde gelinmedi.

   Özellikle Kenan tufanı ve Eylül fırtınası döneminde hızlandı.

  Yıkım fırtınası, tufana, sele, depreme yol açtı.

    Cedaw, Lanzarote ve İstanbul sözleşmesi ile yara kangrenleşti.

   Şiddet, cinayet, boşanma, evlenmeme, evden uzaklaştırılma arttı, artıyor.

   Hem de katlanarak.

   Kısaca aile yıkılıyor, dağılıyor, parçalanıyor. Fırtına kar ve Boran'a dönüştü.

   Dağılma sureci hızlandı.

   Yıkıma engel olmaya çalışanlar var. Direnç var.

   Biz aileyiz, aile kalmak istiyoruz değerlerimizle diyenler, diğer tarafta batıyı/ batılı savunanlar.

    Hasılı kelam.

  Bilinmelidir ve unutulmamalıdır ki, Aile yıkılırsa devlet de yıkılır, vatan da biter.

   Bu gerçek asla unutulmamalıdır.

    Sevgi üzerine inşa edilmiş ailemizi, bizim aileyi yaşatmak için  geç kalınmış, tamirat zor. Yollar uzun,yollar ince.

    Her şeye ve tahribata rağmen bir an önce karar verilmelidir.

    Yıkım mı, varlığı devam ettirme mi?

   Varlığımızı, devletimizi, vatanımızı, kısaca dünyamızı imar etmek istiyorsak "aile"yi mamur hale getirmek zorundayız.

   Geliniz cedaw'ı, lanzatote'yi, İstanbul sözleşmesi ve buna benzer mevzuatı çöpe atalım, hayatımızı, özelikle ailemizi kendi değerlerimize göre inşa edelim, devletimizi ve vatanımızı koruyalım.

   Ya istiklal ya izmihlal.

   Tercihimiz istiklal olur inşallah.

   Selâm ve sabırla...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?