17 Ağustos 2021 Salı

Bir Sahte Dervişin Orta Asya Gezisi

 "Bir Sahte Dervişin Orta Asya Gezisi*

Veysi ERKEN

Hayatı  Kur’an-ı Kerim ve Hz. Peygamberin sünneti çerçevesinde anlamaya ve yorumlamaya çalışıyorum. Kur’an-ı kerim’de “siru” kavramı geçiyor. Gezin, dolaşın diyor ayette. Bir misal: “Sizden önce nice (milletler hakkında) ilâhî kanunlar gelip geçmiştir. Onun için, yeryüzünde gezin dolaşın da (Allah´ın ayetlerini) yalan sayanların akıbeti ne olmuş, görün! Âl-i İmrân-137”

Tabii ki, gezmenin ve dolaşmanın bir amacı olmalıdır. Ayetlerde geçmişin akıbetlerini, yalancıları, münkirleri vs. anlama babında gezin dolaşın deniliyor.

Fizikî olarak böyle bir gezme ve dolaşma imkânım yok.

Bu olmadığına göre bari kitaplarda dolaşayım, gezeyim ve anlayayım diyorum.

Daha önce Güney Afrika’ya yerleşen Ebubekir efendinin hayatını, Bağdatlı Abdurrahman Efendinin Brezilya Seyahatnamesini, Arnold’un İntişarı İslâm tarihini, Yakup Bey ve Kaşgarlı Hanlığı isimli kitabı okumuş, bunlardan faydalanmış ve haklarında yazılar yazmış ve yayınlamıştım.

Son okuduğum kitaplardan birisi Macar uyruklu bir yahudi'nin seyahatnamesi oldu.

Arminius Vambery Yahudinin “Bir Sahte Dervişin Orta Asya Gezisi” kitabı ibretlerle dolu.

Tarihçi Hammer’in tavsiyesiyle İstanbul’a gelip Reşid Efendi takma isimle Saltanat cenahına yakınlaşan ve kendi ifadesiyle “sahte derviş” kimliği ile Orta Asya coğrafyasını gezen, dolaşan ve oranın hayatı ile ilgili bilgiler toplayarak İngiltere’deki Coğrafya kurumuna aktaran adam.

Kılıktan kılığa girip insanları kandıran ve inandıran bir sahtekâr.  “Topal Molla”ların öncülerinden olan bir kişi.

“Bir Sahte Dervişin Orta Asya Gezisi” isimli kitap iki yönü ile dikkatimi çekti.

Birinci yönü Türkistan coğrafyasında yaşayan insanların ne kadar saf, temiz ve kandırılmaya eğilimli oldukları ikincisi birbirlerine karşı olan tahammülsüzlükleri, iktidar mücadeleleri ve bunun için yabancı ajanlara kanmaları.

Bunu “Yakup Bey ve Kaşgarlı Hanlığı” isimli kitabı okurken de fark etmiştim.

Maalesef “han”lık ve “bey”lik davası Türkistan coğrafyasını parçalamış ve dağıtmıştır.

Bir tarafta Ruslar diğer tarafta Çinliler hep bu tefrikayı körüklemiş ve bir tarafı destekleyerek parçalanmayı hızlandırmıştır.

Tabii ki, bu coğrafyada sadece Rus ve Çinliler olmamıştır.

İngilizler, Amerikalılar, Yahudiler, Fransızlar ve her türlü sömürücü ve yıkıcı devlet ve zihniyet oraya musallat olmuş ve olmaya devam ediyor.

Kur’an “Hep birlikte Allah’ın ipine sımsıkı yapışın; bölünüp parçalanmayın. Allah’ın size olan nimetini hatırlayın. Hani siz birbirinize düşman idiniz de Allah gönüllerinizi birleştirdi ve O’nun nimeti sayesinde kardeş oldunuz. Siz bir ateş çukurunun tam kenarında iken oradan da sizi Allah kurtarmıştı. İşte Allah size ayetlerini böyle açıklıyor ki doğru yolu bulasınız. Âl-i İmrân- 103” dediği halde tefrika ve bölücülük her tarafa hâkim olmuş ve Türkistan coğrafyasının esareti artmıştır.

Seyahatname (1863) İstanbul’dan başlayıp Trabzon ve Erzurum üzerinden İran hududuna giriş ile devam ediyor.

Tahran’da kaldığı süre içinde İran ve Turan illeri hakkında bilgiler ve tavassut mektupları alıyor ve bu mektuplarla kılıktan kılığa girerek, tekkelerde kalarak, onların hediyelerine mazhar olarak Gümüştepe, Etrek, Hive, Harezm, Buhara, Semarkant, Herat bölgelerini dolaşıyor ve dönüşte kendi kimliğini ifşa ederek bilgilerini hem Macar İlimler akademisine hem de İngiltere’deki coğrafya kurumuna iletiyor.

Daha önce okuduğum “Misyoner Bir İngiliz Misyoneri Nasıl Yetiştirilir?” kitabındaki misyoner tipini yansıtıyor Arminius Vambery.

Esasında bu kitapları okurken içimizdeki misyonerleri düşünüyorum.

Zira her sahada misyonerlerin var olduğuna ve bilhassa medyada etkin olduklarına inanıyorum.

Hatta “Satılmış Gazeteciler” isimli kitabı okuduktan sonra Türkiye’nin medyası denilen medya dünyasında dönme, ajan ve misyoner olmayanların sayısının az olduğuna inanıyorum.

Bugünleri anlamak için Herat’ta, Buhara’da, Semerkant’ta, Üregenç’te, Kaşgar’da ve Türkistan coğrafyasının tamamında oynanan oyunları, birbirini imha etmeye çalışan beyleri ve hanları tanımak gerek.

Zira bu oyun hep oynanıyor.

Günümüzde Kaşgar’da, Urumçi’de, Kabil’de, Kandahar’da, Celalabad’ta oyun devam ettiriliyor ve misyonerler faaliyetlerini sürdürüyor.

Maalesef “Topal Molla”lar her yerde. Hem Türkiye’de hem Türkistan coğrafyasında mebzul miktarda topal mollalar ve bölücü beyler vardır.

Bunların şerlerinden emin olmak için bunları ve bunların çalışma yöntemlerini bilmek gerek. Bunun için diyorum ki, ayette belirtildiği gibi “ikra” eyleminde bulunun ve kitap okuyun, hayatı anlayın.

Evet.

“Bir Sahte Dervişin Orta Asya Gezisi”ni okuyun ve sahte dervişleri tanıyın.

İyi okumalar.

Selam ve Sabırla…

 

*Bir Sahte Dervişin Orta Asya Gezisi, Arminius Vamberi, çev. Abdurrahman Samipaşazade Abdulhalim, Kitabevi Yayınları, İstanbul 2019.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?