1 Ağustos 2021 Pazar

Hayır Diyebilen Türkiye

 Hayır Diyebilen Türkiye*

 Veysi ERKEN

 Hadiselere günlük bakmamak gerekir. Günlük bakılırsa “olay ve olgular” doğru anlaşılmaz, yorumlanmaz ve tedbir alınamaz.

            Türkiye’ye karşı kahpelikler, hainlikler, şerefsizlikler ve saldırılar artmıştır. Saldıranları bu ifadelerle nitelemek kolaycılıktır.

            Elbette ki, bu saldırılar kahpecedir, haincedir, kalleşçedir ve şerefsizcedir. Yeni değil ve bitmeyecektir.

 Önemli olan bu şerefsizliklerin, ihanetlerin kargaşanın sebeplerini ve müsebbiplerini bilmek, bunları yaptıranların ellerini kırmak ve beyinlerini dağıtmaktır. Merkezlerini kurutmaktır.

            Aksi takdirde bu hainliklerin önü alınamaz.

            Alınamaz diyorum çünkü bu hainlikleri yaptıran güçler maşa, mankurtlaştırılmış, satın alınmış uşaklar ve piyon kullanmaktadır.

            Tarih boyunca bu hainliklerin tek sebebi vardır İslam ve mazlum coğrafyaların kalbi ve beyni mesabesinde olan ve bu coğrafyalara hamilik ve öncülük yapan, “Hayır Diyebilen Türkiye*”in önünü kesmektir. Bilinmelidir ki, Tapınakçıların ve Özetle tarih boyunca Siyonistlerin ve haçlıların tek hedefi ve gayesi vardır.

            O da “Türkiye”ye diz çöktürmektir. “Hayır Diyebilen Türkiye”yi engellemektir.

            Karahanlı, Gazneli, Selçuklu dönemlerinde, kısaca Osmanlı öncesinden de bu böyledir.

            Osmanlı zamanında da bu böyle olmuştur.

            Bugün de niyet aynıdır ve değişmemiştir, değişmeyecektir.

Tapınakçılar ve yetiştirmeleri olan uşaklar şiddeti arttırmıştır.

            Yıllar önce diplomat ve bakan olarak görev almış Kâmran İnan bu gerçeği kitaplaştırmıştı.

            “Hayır Diyebilen Türkiye”.

            Sadece şu ifadeler meramımızı anlatmaya yeterdir.

            Durumumuzu şu şekilde özetliyor. “İnsanımız, Türkiye’nin gür sesini duymaya hasret kaldı… Dış güçler bu cesareti, Ankara’nın teslimiyetinden, EVET EFENDİMciliğinden almaktadır. Milli menfaat sınırı aşıldığı, hatta Devlet onuruna dokunulduğu hallerde dahi, hükümetler tepkisiz kalmaktadır. HAYIR diyebilenleri az olmuştur.

            Dış güçlerin bazıları, Osmanlı İmparatorluğu son dönemindeki uygulama ve alışkanlıkları devam ettirmekte, baskı politikası takip etmektedir s.5”   Alışkanlıkları gereği ve gayelerini gerçekleştirmek için yaptıkları ve yaptırdıkları şerefsizliklerin ve kahpeliklerin haddi hesabı yoktur. Hendekler bunun için kazdırılmakta, ormanlar yakılmakta, tuzaklar bunun için kurulmakta ve saldırılar bunun için yapılmaktadır.

            “Hayır diyebilen bir Türkiye”nin önünü kesmek için her daim taşeronlar ve piyonlar kullanılmıştır, kullanılmaktadır ve kullanılacaktır.

            Türkiye’de ve mazlum İslam coğrafyasının genelindeki örgütlerin adı, sıfatı ve sanı ne olursa olsun tamamı taşerondur, haindir, maşadır ve piyondur.

  Örgütler piyon ve maşa olmasalardı halka, mazluma, masuma veya Müslüman’a saldırmazdı.

        Halka saldıran, Müslüman’ı fakirleştiren ve milleti zaafa uğratan her örgüt piyondur, taşerondur ve maşadır.

            Piyonluk, taşeronluk ve maşalık mebzuldür coğrafyamızda.

 Gazeteci kılıklı, akademisyen kimlikli, bürokrat yaftalı, sanayici, tüccar veya başka sıfatla sıfatlandırılmış olabilir. Eylemlerine, söylemlerine, yazdıklarına veya yaydıklarına bakınız bunları anlarsınız.

Cemadatın, kuşların ve türevleri olan medya bu ihanetin göstergesidir.

        Piyonların, taşeronların ve maşaların tek dertleri Siyonist haçlı zihniyetli efendilerine hizmet etmek ve “Hayır Diyebilen Türkiye”nin oluşumunu engellemektir.

          Saldırılar, kahpelikler ve hainlikler karşısında sus pus olanlar da efendileri olanların sesi olmaya devam ediyor.

         Taşeronlar ve piyonlar marifetiyle yedi düvel değil bir”LEŞ”miş (M)illetler Türkiye’ye savaş açmıştır. Tapınakçı Siyonist haçlı zihniyeti, piyonlarına “saldır co” derken oyalama taktiğini de ihmal etmemektedir.

         Bombaları masumların üzerine boşaltılırken, kol bacak havada uçuşurken, topraklar insansızlaştırılırken, insanlar topraksızlaştırılırken tapınakçılar “KINA”makla vakit geçiriyorlar.

          Bilinmelidir ki, tapınakçılar masumların, mazlumların ve mağdurların kanları ve canları üzerinde tepinmekte ve “kına”lanmakla vakit geçirmektedir.

         Siyonist haçlı zihniyetliler piyonları ve taşeronları marifetiyle ayağa kalkmaya, ayakları üzerinde durmaya ve mazlum milletlere önderlik etmeğe çalışan “Hayır Diyebilen Türkiye”nin önünü kesmeye çalışmaktadır ve çalışmaya devam edecektir.

        Türkiye cenabı Allah’ın izni, keremi, lütfü ve merhameti ile bu oyunu dün olduğu gibi bugünde bozacaktır.

          Evet,

       “Türkiye ayağa kalkmalıdır. Kalktığı zaman, karşısındakilerin daha uzun boylu olmadığını görecektir; şimdiye kadar, arka arkaya sıraladığı EVETlerden üzülecektir; başını dik tuttuğunda HAYIR demenin zor olmadığını görecektir; ufku genişleyecek, büyük Türk dünyasını görebilecektir, tarihi ile barışacak, içindeki küllenmiş heyecan dışarıya vuracak, üzerindeki ürkekliği atacak, güven kazanacaktır.

        Türkiye’nin, kendini bulması için şok tedavisine ihtiyaç var. 60 (bugün 80) milyon olarak, hep beraber, çığlık attığımızda, pek çok çığ başlatacağımızdan eminim. S.93”

         Evet,

        Türkiye ayağa kalkacaktır ve tapınakçıların maşası olan bir”LEŞ”miş (M)illetlere boyun eğdirecektir. Taşeronlarına ve piyonlarına kan kusturacaktır inşallah.

        Yeter ki, “mefkûremiz göklerde dalgalanan bir sancak Allah’ın huzurunda eğiliriz biz ancak” diyelim ve  “İ’layı Kelimetullah için Nizâm-ı Âlem”i gaye edinelim.

        Biliyorum Türkiye’nin işi kolay değildir. Bilinmelidir ki, biz zaferle değil seferle memuruz. 

            Zafer HAYIR demeyi gerektirir.

           “Hayır diyebilmek şahsiyet ve cesaret ister; hoş gelmeyen, işiteni rahatsız eden bir kelimedir. Menfi bir tutumu ortaya koyar. Güçlülerin duymaya pek alışkın olmadığı bu kelime, güçsüzlerin adeta günlük gıdasıdır; ilişkileri zorlaştırır, sahibinin görüntüsünü zedeler. Menfaatin, bazı hallerde onurun koruyucusudur. HAYIR diyebilmek bir olaydır. Makbul olmasa, menfi bir ruh halini sergilese dahi, içinde bir cevher, güç vardır. Bilhassa güçlüye karşı HAYIR diyebilmek herkesin harcı değildir. S.8”

            Hayır diyebilmek herkesin harcı olmayabilir. Er kişinin harcıdır.

            Bilinmelidir ki, HAYIR diyebilmek Türkiye’nin harcıdır.

            İ’layı Kelimetullah için nizâmı âlem davası bedel ister.

            “ÖZGÜRLÜK” bedel ister.

            ŞEREF ve HAYSİYET bedel ister.

            HAYIR diyerek tapınakçılara karşı özgürlüğümüzü, haysiyetimizi, şerefimizi, davamızı ve tüm mazlumların hakkını koruyacağız inşallah.

            BEDELİ ne olursa olsun.

            Selam ve Sabırla…

 

*Kâmran İnan, HAYIR DİYEBİLEN TÜRKİYE, Timaş Yayınları, İstanbul 1996.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?