31 Ocak 2010 Pazar

İslam Asimilasyonu Reddeder

İslam Asimilasyonu Reddeder

Veysi ERKEN

Eğer inananlardan iki grup birbirleriyle savaşırlarsa aralarını

düzeltin. Eğer biri ötekine karşı haddi aşarsa, Allah’ın buyruğuna

dönünceye kadar haddi aşan tarafa karşı savaşın. Eğer (Allah’ın

emrine) dönerse, artık aralarını adaletle düzeltin ve (onlara)

adaletli davranın. Çünkü Allah, âdaletli davrananları sever.

Hucurat-9

Ülkemizi bölüp parçalamaya çalışan İslam düşmanı olan iç ve dış mihraklar “farklılıklar” üzerinde ideolojik duruşların çoğalmasını teşvik eder ve insanları birbirine kırdırır. Özellikle geleceği planlamaya çalışan kurum ve kuruluşlar bu yönteme sık sık başvurur. 60’lı yıllardan beri başta ülkemizde olmak üzere dünyanın dört bucağında cirit atan ABD’nin “barış gönüllüleri(!)” bunun en tipik örneğidir.

Özellikle toplumların “ortak payda”sı olacak unsurların yerine “farklılıklar”ı ikame etmeğe çalışan şer odaklar kendilerini milliyetçi olarak nitelendiren bütün grupları daha kolay bir şekilde tuzağa düşürebilmektedir.

Buradan şunu ifade etmek zorunluluğu doğuyor ve kendilerini benim gibi milliyetçi olarak nitelendiren bütün gruplara sesleniyorum. Eğer din olarak İslam’ı benimsemişsek –ki bundan şüphem yok. İslam’ı bilmek ve yaşamak mecburiyetindeyiz.

İslam’ı bilip yaşar isek tefrikaya ve oyuna düşmez, farklılıklarımız bir kumaşın desenleri gibi zenginliğimiz olur. Cenab-ı Allah: :«Siz, kendilerine apaçık deliller, âyetler geldikten sonra parçala­nıp ayrılanlar, ihtilâfa düşenler gibi olmayın. İşte onlar (in hâli) : En büyük azap onlarındır» Bu bağlamda Merhum Akif’in beyti ne kadar güzeldir:Girmeden bir millete tefrika, düşman giremez; Toplu vurdukça gönüller, onu top sindiremez.

Evet…

İslam “vela teferreku” derken toplumdaki farklılıkları yok etmez bilakis muhafaza eder. Hiçbir bireyi veya grubu renginden, dilinden, coğrafyasından, cinsiyetinden veya konumundan dolayı toplumdan dışlamaz, baskı altına almaz. Üstünlük veya aşağılama nitelikleri ile nitelemez. Asimilasyona tabi tutmaz. İslam tebliği esas alır. Bireyler için özgür iradeyi esas kabul eder.

Allah kuluna zorla din dayatmayı kabul etmez. Kafirun suresindeki“1-De ki: “Ey Kâfirler!” 2-“Ben sizin kulluk ettiklerinize kulluk etmem.” 3-“Siz de benim kulluk ettiğime kulluk edecek değilsiniz.”4-“Ben sizin kulluk ettiklerinize kulluk edecek değilim.”5-Siz de benim kulluk ettiğime kulluk edecek değilsiniz.”6-“Sizin dininiz size, benim dinim de banadır.” ayetler bunun apaçık delilidir.

Cenab-ı Allah kul olarak yarattığı İnsanları ve grupları “tevhid” anlayışıyla birliğe ve birleşmeye çağırırken, yaratışındaki renklerini, dillerini, aşiretlerini ve kavimlerini yok etmez. “Göklerin ve yerin yaratılması, dillerinizin ve renklerinizin farklı olması da onun (varlığının ve kudretinin) delillerindendir. Şüphesiz bunda bilenler için elbette ibretler vardır. Rum-22” ayeti farklılıkların varlığını ifade eder. Aynı şekilde “İnsanlardan, (yeryüzünde) hareket eden (diğer) canlılardan ve hayvanlardan yine böyle çeşitli renklerde olanlar vardır. Allah’a karşı ancak; kulları içinden âlim olanlar derin saygı duyarlar. Şüphesiz Allah mutlak güç sahibidir, çok bağışlayandır. Fatır-28” ayeti bu gerçeğe vurgu yapar.

İslam “kesrette vahdet”i sağlar. Bu niteliği ile asimilasyonun aracı olan her türlü soy kırımını reddeder. Soykırım dilde, dinde, renkte, cinsiyette olabilir. Allah yönetimlerden ve yöneticilerden yönetilenlere/halka “farklılıkları”nı ortadan kaldırılmasını değil,müşfik ve adil davranılmasını emreder.“Allah’ın rahmeti sayesinde sen onlara karşı yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın, onlar senin etrafından dağılıp giderlerdi. Artık sen onları affet. Onlar için Allah’tan bağışlama dile. İş konusunda onlarla müşavere et. Bir kere de karar verip azmettin mi, artık Allah’a tevekkül et, (ona dayanıp güven). Şüphesiz Allah, tevekkül edenleri sever. 3/159

Cenab-ı Allah ihtilafı körüklemek ve “farklılıklar” üzerinde toplumu kargaşaya sürüklemek isteyenleri “Şüphesiz Allah katında din İslam’dır. Kitap verilmiş olanlar, kendilerine ilim geldikten sonra sırf, aralarındaki ihtiras ve aşırılık yüzünden ayrılığa düştüler. Kim Allah’ın âyetlerini inkar ederse, bilsin ki Allah hesabı çok çabuk görendir. 3/19” ayetiyle uyarır. Dolayısıyla biz Müslümanlar için ortak payda İslam’dır ve öyle kalmak mecburiyetindeyiz. Biz kardeşiz. Kardeşliğimizi hiçbir şer güç bozamamalıdır. Zira Cenab-ı Allah “Mü’minler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin. Allah’a karşı gelmekten sakının ki size merhamet edilsin. Hucurat- 10”

Birbirimizi yok saymamalıyız, alaya ve hafife almamalıyız ve farklılığımızı zenginliğimiz olarak kabul etmeliyiz ki, “ Ey iman edenler! Bir topluluk bir diğerini alaya almasın. Belki onlar kendilerinden daha iyidirler. Kadınlar da diğer kadınları alaya almasın. Belki onlar kendilerinden daha iyidirler. Birbirinizi karalamayın, birbirinizi (kötü) lakaplarla çağırmayın. İmandan sonra fasıklık ne kötü bir namdır! Kim de tövbe etmezse, işte onlar zâlimlerin ta kendileridir.hucurat-11” ayetiyle emredilen budur.

Biz” Ey insanlar! Şüphe yok ki, biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizi tanımanız için sizi boylara ve kabilelere ayırdık. Allah katında en değerli olanınız, O’na karşı gelmekten en çok sakınanınızdır. Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir, hakkıyla haberdâr olandır. Hucurat-13” ayeti ışığında boylarımızın, soylarımızın, aşiretlerimizin, kabilelerimizin, milletlerimizin İslam toplumunun zenginliklerini oluşturduğuna inanıyoruz.

Hasılı kelam milliyetçiler kendileriyle, benimsedikleriyle ve yaşadıklarıyla hesaplaşmak durumundadır. Kendilerine benimsetilen, zihinlerini bulandıran hususları deşifre etmek mecburiyetindedirler.

Ve;

Milliyetçiler, milliyet anlayışlarını İslam’la bir başka deyişle Kur’an'la bütünlemek durumundadırlar. Ulusalcı kisvesiyle tefrikayı had safhaya tırmandırmaya çalışan çetenin söylemiyle değil, Kerkük’te ve dünyanın diğer yerlerinde Türklere sahip çıkıldığı kadar diğer unsurlara da sahip çıkılma eylem ve söylemini geliştirebilmelidir. Bunu başaramazlarsa “İslam karşıtlığı” ortak paydasında birleşen ajanların ve bölücülerin tuzağına düşüp milletin tevhidinin bozulmasına katkı sağlayacaklardır.

Şimdi buna hayır demenin ve “kesrette birliğin esasını İslam’dan öğrenme, birlik ve beraberliği sağlamanın zamanıdır.

Netice : Kin ve nefretin körüklüyecileri bugün milliyetçilerin bilgisizliğini ve cehaletini fazlasıyla kullanmaktadır.Vurun, kırın, dağıtın, yakın, yıkın nidaları ayyuka çıkmış, iç ve dış şer odakları el birliği ve gönül birliği ile kaynağı İslam olmayan duyguları harekete geçirmekle meşgul.

Bu oyunu bozmanın tam zamanı.

Oyun ancak bilgiyle,iyilikle ve İslamlaşmakla bozulur. Çünkü Cenab-ı Allah: İyilikle kötülük bir olmaz. Kötülüğü en güzel bir şekilde sav. Bir de bakarsın ki, seninle arasında düşmanlık bulunan kimse sanki sıcak bir dost oluvermiştir. Fussilet-34” buyurmaktadır.

Selam ve Sabırla………………..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?