17 Haziran 2014 Salı

Cumhurbaşkanlığı Adaylığı



Cumhurbaşkanlığı Adaylığı ve Diyarbakır’da Direnen Anneler

Veysi ERKEN

            Eskiden “yazının mürekkebi kurumadan” diye bir tabir vardı. Özellikle eli kalem tutanlar tarafından kullanılırdı.
            Cumhurbaşkanlığı ile ilgili son yazımda “Millet Cumhurbaşkanını seçecek inşallah. Takvim bütün mazarrata rağmen işliyor.
            Millete güven duymayanlara millet de güven duymuyor. Muhalefet zannedilenler, bunun farkında. Bütün arayışları millet iradesinin dışında.
            Benim şahsi kanaatim arayış içindeyiz, biz geniş mutabakat arıyoruz diyenlerin tamamı kendi iradeleriyle hareket etmiyor veya edemiyor.
            Muhalefet zannedilenler, esasında bizim zihin ve düşünce yapımız millet tarafından destek ve kabul görmüyor. Kendi düşünce ve zihin dünyamızı temsil eden birini aday gösterirsek millette karşılığını bulamayız. Millet adayımızı seçmez. Nereden çıkarıldı bu seçme tarzı kabilinden laflar ediyorlar ve habire turluyorlar.
            Umarım ki, üç M formülünü ortaya atan Sayın Devlet Bahçeli bu oyuna teşne olmaz ve kendi düşüncesinin ve zihniyetinin adayını belirler.
            Bu konuda aday bulamıyorlarsa ben aday olabilirim. Sayın Bahçelinin üç M olarak formüle ettiği niteliklere sahibim. Kısaca milletin sahip olduğu ve aradığı niteliklere sahip olduğuma inanıyorum.
            Önemli olan temsil kabiliyeti ise zihin ve düşünce dünyam buna elverişlidir ve bunu en iyi bilebileceklerden birisi Devlet hocadır.
            İşin bu yönünü bir kenara bırakacak olursak gerçekten Cumhurbaşkanlığı seçimi oyunları milleti ziyadesiyle tedirgin ediyor.
            Bilindiği üzere oligarşik çete senaryolarını oyunlaştırmaktan ve millete zarar verme eylemlerinden asla vazgeçmemektedir. Çünkü “Halka rağmen halk için” ilkesi onlar için vazgeçilmezdir. Halk kendi dünyalarında ancak “köle” olarak vardır. “Halk” onlar için ancak “hizmetkâr”dır. Bütün kurguları buna göredir. Eylem ve söylemleri kendilerinin ve efendilerinin çıkarları içindir.
            Küresel tapınakçıların maşası olan oligarşik çete bukalemun gibi her renge girmeyi ve ülkeyi sabote etmeyi marifet bilmektedir.
            7 Şubat, Gezi ve Aralık kalkışmalarında kullandıkları kartel ve zimmet gruplarına rağmen başarılı olamayınca Cumhurbaşkanlığı seçimini dış uzantıları marifetiyle sabote etmeye çalışmaktalar.
            Oynanan oyun budur. “Kartel” ve “zimmet” medyasını incelediğimizde bunu rahat bir şekilde görüyoruz. Kartel ve zimmet medyası Türkiye’nin aleyhine olabilecek her faaliyet için zil takıp oynamakta ve sevinç çığlıkları ayyukaya çıkmaktadır.
            Cumhurbaşkanlığı adaylarının ilan edileceği ve kesinleşeceği günler sayılıdır. Umarım ki, bu ülkeyi ve ülkenin insanını sevenler tapınakçıların oyununu bozar ve düşüncelerine, ülkülerine, zihinlerine ve yerliliklerine güvenerek adaylarını belirlerler. Aday bulamayıp beni aday gösterirlerse hazırım” demiştim.
            Aynen tecelli etti.
            Muhalefet zannedilenlerin kendi iradeleriyle ve meşveretleriyle aday çıkaramadıkları görülüyor. Malum Kılıçdaroğlu ve Bahçeli tarafından ortak aday olarak lanse edilen Ekmeleddin İhsanoğlu’nun ismi derin mahfiller tarafından dillendirildiği gerçeği yıllar önce yazılmış ve deşifre edilmiş durumdadır. (projenin sahiplerini öğrenmek isteyenler Tamer Korkmaz ve Tevfik Diker’in yazılarını okuyabilir)
            Milliyetçi(!) zannedilen yazarlar hariç, MHP tabanı bu senaryoya oyuncu ve alet olur mu?
            Bilemem.
            Sadece söyleyebileceğim bir şey vardır.
            Özellikle BBP ve MHP tabanı derin mahfillerin oyununu deşifre edip bozmalıdır. BBP’nin vekili olmadığı için oyunu nasıl bozar diye sorabilirsiniz.
            Gayet basit.
            BBP MHP’ye isim teklifi götürerek 20 milletvekilinin imzasına talip olabilir. Mademki, tabanları aynı bu teklif rahatlıkla götürülebilir ve derin oyun bozulabilir. Aksi takdirde BBP’de diğer -muhalefet zannedilen- partiler gibi kendi fikriyatına, düşünce dünyasına ve medeniyet tasavvuruna inanmamış pozisyonuna düşer.
            HDP bile duruşunu sergileyerek kendi adayını çıkaracağını deklere etmişken BBP ve MHP’nin tabanının bu oyuna alet olmasını doğru bulmuyorum. Şimdiden senaryosu hazırlanmış ve sahnelenmeye başlanmış oyunu bozmalarını arzu ediyorum.
            Bekleyip göreceğiz.

Diyarbakır’da Direnen Anneler

            Diyarbakır’da anneler direniyor. Feryat ediyor. Seslerini duyurmaya çalışıyor. Ama duyan yok.
Böyükkkk denilen medya gerçekler karşısında sağır ve dilsizdir. Özellikle “kartel” ve “zimmet” medyası lâllaştı.
İktidar partisinin politikalarını tenkit edenlerin de gıkı çıkmıyor. Anladık iktidar partisi yanlış yapıyor, ya siz muhalefet partileri ve mangalda kül bırakmayan vatanseverler ne yapıyorsunuz?
            Bu feryat karşısında lâl kesilmenizin, sağırlaşmanızın ve hissiyatınızın yok olmasının bir izahı var mı?
            Hani siz vatanseverdiniz?
            Hani siz birlikten, beraberlikten yana idiniz?
            Hani siz kayıp kuzuların bulunmasını istiyordunuz?
            Hani analar ağlamazsın diyordunuz?
            Ne oldu da lâl kesildiniz.
            Biliniz ki, millet artık palavralarınıza kanmıyor.
            Çözümden yana bir tavrınızın olmadığını biliyor. Kayıp çocuklar sizi ilgilendirmiyor.
            Her şeye rağmen eğer hala sizlerde hissiyat, vatan sevgisi, insan sevgisi gibi niteliklerin kırıntısı varsa kulaklarınızdaki tıkaçları, gözlerinizi örten perdeleri ortadan kaldırınız ve annelerin feryatlarını duyunuz diyorum.
            Duyunuz ki, kayıp olan, kaçırılan veya kendisinden haber alınamayan sabiler bulunsun, anneler sevinsin, ülke huzura kavuşsun.
            Selam ve Sabırla.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?