16 Haziran 2014 Pazartesi

Cumhurbaşkanlığı Adaylığı(m)



Cumhurbaşkanlığı Adaylığı(m)

Veysi ERKEN

            Millet Cumhurbaşkanını seçecek inşallah. Takvim bütün mazarrata rağmen işliyor.
            Millete güven duymayanlara millet de güven duymuyor. Muhalefet zannedilenler, bunun farkında. Bütün arayışları millet iradesinin dışında.
            Benim şahsi kanaatim arayış içindeyiz, biz geniş mutabakat arıyoruz diyenlerin tamamı kendi iradeleriyle hareket etmiyor veya edemiyor.
            Muhalefet zannedilenler, esasında bizim zihin ve düşünce yapımız millet tarafından destek ve kabul görmüyor. Kendi düşünce ve zihin dünyamızı temsil eden birini aday gösterirsek millette karşılığını bulamayız. Millet adayımızı seçmez. Nereden çıkarıldı bu seçme tarzı kabilinden laflar ediyorlar ve habire turluyorlar.
            Umarım ki, üç M formülünü ortaya atan Sayın Devlet Bahçeli bu oyuna teşne olmaz ve kendi düşüncesinin ve zihniyetinin adayını belirler.
            Bu konuda aday bulamıyorlarsa ben aday olabilirim. Sayın Bahçelinin üç M olarak formüle ettiği niteliklere sahibim. Kısaca milletin sahip olduğu ve aradığı niteliklere sahip olduğuma inanıyorum.
            Önemli olan temsil kabiliyeti ise zihin ve düşünce dünyam buna elverişlidir ve bunu en iyi bilebileceklerden birisi Devlet hocadır.
            İşin bu yönünü bir kenara bırakacak olursak gerçekten Cumhurbaşkanlığı seçimi oyunları milleti ziyadesiyle tedirgin ediyor.
            Bilindiği üzere oligarşik çete senaryolarını oyunlaştırmaktan ve millete zarar verme eylemlerinden asla vazgeçmemektedir. Çünkü “Halka rağmen halk için” ilkesi onlar için vazgeçilmezdir. Halk kendi dünyalarında ancak “köle” olarak vardır. “Halk” onlar için ancak “hizmetkâr”dır. Bütün kurguları buna göredir. Eylem ve söylemleri kendilerinin ve efendilerinin çıkarları içindir.
            Küresel tapınakçıların maşası olan oligarşik çete bukalemun gibi her renge girmeyi ve ülkeyi sabote etmeyi marifet bilmektedir.
            7 Şubat, Gezi ve Aralık kalkışmalarında kullandıkları kartel ve zimmet gruplarına rağmen başarılı olamayınca Cumhurbaşkanlığı seçimini dış uzantıları marifetiyle sabote etmeye çalışmaktalar.
            Oynanan oyun budur. “Kartel” ve “zimmet” medyasını incelediğimizde bunu rahat bir şekilde görüyoruz. Kartel ve zimmet medyası Türkiye’nin aleyhine olabilecek her faaliyet için zil takıp oynamakta ve sevinç çığlıkları ayyukaya çıkmaktadır.
            Cumhurbaşkanlığı adaylarının ilan edileceği ve kesinleşeceği günler sayılıdır. Umarım ki, bu ülkeyi ve ülkenin insanını sevenler tapınakçıların oyununu bozar ve düşüncelerine, ülkülerine, zihinlerine ve yerliliklerine güvenerek adaylarını belirlerler. Aday bulamayıp beni aday gösterirlerse hazırım.

Mensubuna ve Öğrencisine Sahip çıkamayan Üniversite

            Üniversite personelinin özlük hakları ve öğrencileri ile ilgili yazımın bu kadar ilgi göreceğini doğrusu tahmin etmiyordum.
            Üzülerek belirtmeliyim ki, üniversite kendi sorunlarına sahip çıkıp çözüm üretemiyor. En basit misali öğrencilerin haklarının gasp edilmesi konusudur. Hakların genişletilmesi için çaba sarf edilmesi gerekirken YÖK gaspa öncülük etmekte ve üniversite sessiz kalmaktadır. Hatta gerekçe olarak birkaç rektörün görüşü olduğu ileri sürülmektedir.
            Şunu bilmemiz gerekir ki, öğrenim hakkını sınırlamak isteyenlerin ekseriyeti okul hayatında başarısız olanlardır. Bundan asla şüphem yoktur. Bazıları kendi sıkıntılarını başkalarına yansıtmaktan zevk alırlar. İşte öğrenim hakkının hukuka ve insanlığa aykırı bir şekilde tekrar sınırlandırılmasını isteyenlerin zihin dünyası budur.
            Özlük haklarına gelince de durum aynıdır. Bu zulüm ve mağduriyet yeni değildir. Mevcut imkânlarla ilim adamı kabul edilen üniversite personelinin araştırma ve inceleme yapması zordur bunu herkes biliyor.
            Bilinen gerçek şudur. Hani bir YÖK başkanı bilimsel çalışmalar bizim önceliğimiz değildir demişti ya, özlük haklarındaki gerilemenin sebebi budur. Üniversite ilim, irfan ve ahlak yuvası değil, başka kurumlar olmalıdır onlar için. Üniversitenin ihmal nedenlerinin başında bu olsa gerektir.
            Üniversiteyi ihmal edenler utansın diyeceğim ama boşuna.

İslam Coğrafyasındaki Olayları Anlamak İçin

            Türkiye çökerse İslam coğrafyası ayakta duramaz. Bunu tapınakçılar iyi biliyor. Bütün kurgularını buna göre yapıyorlar. İŞİD, BOKO HARAM gibi örgütleri bunun için piyasaya sürüyorlar.
            Olaylar ve katliamlar için sevinç çığlıkları atan “kartel” ve zimmet” medyasının yayınları bunun deşifre olmasıdır.
            Özellikle ele ele kol kola durumda olan zimmetçilerle kartelciler teşne olmada mahirdirler. Ülkemizin aleyhine olabilecek en ufak bir gelişmeyi hanelerinde kâr olarak görüyorlar.
            Veyl onlara.
            Bu durumu özetleyen yazımı siz değerli okuyucularımla tekrar paylaşayım.

          “Birkaç ay önce vefat eden Roger GARAUDY’in “İsrail Mitler ve Terör” isimli kitabındaki belgeler günümüze ışık tutacak ve olayları anlamamızı sağlayacak niteliktedir.

          Üzülerek belirtmeliyiz ki, İslam’ı din olarak seçtiği için GARAUDY sürekli ilim ve tefekkür dünyasından uzak tutulmaya çalışılmıştır. Bu konuda çetenin Türkiye’deki maşaları da hakkıyla vazifelerini yapmışlardır.

          Gelelim günümüzdeki olaylarla ilgili belgelere.

         GARAUDY bahsi geçen kitabına 1982 yılında Kivunim dergisinde yayınlanan ve Siyonistlerin stratejilerini ortaya koyan belgeyi ve mütemmimlerini koymuştur. Bu günleri belgeler ışığında okumak kolaydır.

           İşte o belgedeki ifadeler:*

“Kudüs’te Dünya Siyonist Örgütü tarafından yayınlanmakta olan kivunim (Yönelişler) Dergisindeki ‘80’li yıllar için İsrail’in stratejik planları’ ile ilgili bir makale, bu konuda bize çok net bilgiler vermektedir.

‘Merkezde yer alan gövde olması bakımından Mısır, özellikle Müslümanlar ile Hıristiyanlar arasındaki giderek sertleşen çatışmalar gözüne alınırsa, şimdilik bir kadavradır. Bu ülkenin ayrı coğrafi eyaletlere bölünmesi, bizim Batı cephesi üzerinde, 1990’lı yıllar için siyasi hedefimiz olmalıdır.

Böylece Mısır bir kere parçalandıktan ve merkezi iktidardan yoksun bırakıldıktan sonra, Libya, Sudan ve diğer uzak ülkeler aynı çözülmenin içine gireceklerdir. Yukarı Mısır’da bir Kıpti devletinin kurulması ve daha az öneme sahip bölgesel kimliklerin oluşturulması, barış anlaşması yüzünden şimdilik geciktirilmiş, fakat uzun vadede kaçınılmaz olan bir gelişmenin anahtarıdır.

Dış görüşüne rağmen, Batı cephesi Doğu cephesinden daha az problem çıkarıyor. Lübnan’nın beş eyalete bölünmesi… Arap dünyasının bütününde meydana geleceklerin müjdesini veriyor. Suriye ve Irak’ın etnik veya dini kıstaslar bazında belli bölgelere ayrılması, uzun vadede, İsrail için öncelikli gaye olmalıdır. Bunun birinci safhası ise, söz konusu devletlerin askeri güçlerinin imha edilmesidir.

Suriye’nin etnik yapıları kendisini parçalanmaya hazır hale getiriyor: Suriye’nin deniz sahili boyunca bir Şii devleti, Halep’te ve Şam’da birer Sünni devleti kurulabilir. Her halükarda bununla birlikte Ürdün’ün kuzeyinde – belki de bizim Golan’ımızın üzerinde- kendi devletini oluşturmayı ümit eden bir Dürzî kimliği de ortaya çıkabilecektir… Böyle bir devlet, uzun vadede, bölge için bir barış ve emniyet garantisi olacaktır. Bu bizim rahatça gerçekleştirebileceğimiz bir hedeftir.

Petrolce zengin ve iç mücadelelerin pençesindeki Irak, İsrail’in nişan çizgisindedir. Onun dağılması bizim için Suriye’ninkinden daha önemlidir, zira Irak, yakın vadede İsrail için en ciddi tehlikeyi temsil etmektedir.’… ‘Çeşitli milletlerin bütün Siyonist örgütlerinin ortak görevi, Yahudi devletine, her halükarda kayıtsız ve şartsız yardım etmektir. Hatta böyle bir davranış, içinde bulundukları milletlerin otoriteleriyle çelişse bile”

Belge son birkaç yıldır olayların arkasındaki güçleri deşifre etmeye yeter. Hele hele Türkiye’deki olaylar doğru okunduğunda piyon medya, yazar, çizer, akademisyen, bürokrat görünümlülerin ve örgütlerin faaliyetleri daha anlaşılır hale geliyor.

Bu tür eserler okunmalı ve okutulmalıdır ki gerçekler bilinsin.

Sonuç olarak Türkiye’nin çağa damgasını vurması, İslam’la İslamlaşması ve dünyaya öncülük etmesi piyonlar vasıtasıyla bize yutturulan planların boşa çıkarılması ile mümkündür.

Selam ve Sabırla…

*Roger GARAUDY, İsrail Mitler ve Terör, Türkçesi: Cemal Aydın, Pınar Yayınları, İstanbul 2000, s. 189-191


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?