11 Ocak 2020 Cumartesi

Aile Kurumu Diye Bir Kavram Kalmamış



Aile Kurumu Diye Bir Kavram Kalmamış*

Veysi ERKEN

            Aile içtimaî hayatın temeli ve teminatı kabul edilir.
            Doğrudur.
            Mahremiyeti, sevgiyi, huzuru, saadeti ifade eden bir dünya.
            Aile bir nevi devlettir.
            Aileyi yıktınız mı toplum biter. Güruh kalır meydanda. Toplum bir nevi posalaştırılıyor.
            Aile denilen kurumun ortadan kaldırıldığını ifade ediyor Sayın Başkan.   Elhak, doğrudur. Şu ifade Sayın Başkan Recep Tayyip Erdoğan’a ait. “Batı çöküyor. Niye? Aile kurumu diye bir kavram kalmamış*. 
- Maalesef gençlerimiz genç yaşta evlenmiyor. Çoğu 30'u aşkın evleniyor ya da çoğu evde kalıyor. Böyle bir şey olur mu ya? Evlilik dışı hayat biçimi özendirilmeye çalışılıyor. Aman bunlara dikkat edin. …
Hiç evlenmeyenlerin sayısı da artıyor. Evlilik dışı hayat biçimi medya aracılığıyla meşrulaştırılmaya daha defa vahimi özendirilmeye çalışılıyor. Televizyonların çoğu bunun kampanyasını yapıyor. Aile kurumlarını kökünden kurutmaya amaçlayan sembollerin önü bilinçli bir şekilde açılırken aile kurumuna sahip çıkan davranışlar küçümseniyor. Bu büyük tehlikeye hep birlikte karşı koymalıyız https://tr.sputniknews.com/turkiye/202001091040986466-cumhurbaskani-erdogan-kamuya-atama-toreninde-konusuyor/
Bu tespite katılmamak mümkün mü?
Ancak soruyu kendimize yöneltmemiz gerekmiyor mu?
Aile kurumu sadece batıda mı çöküyor, çökertiliyor?
Bizim durumumuz ne âlemde?
Maalesef durumumuz hiç de iç açıcı değil.
Aile kurumunun çökertilme faaliyeti son yıllarda hızlandırıldı. Yıkımın hızını artık hesap edemiyoruz. Hızla uçuruma doğru sürükleniyoruz. Hem de devletin kudretiyle.
Çıkarılan kanunlarla ve mer’iyete konulan mevzuatla.
Bilinmelidir ki, aileyi ihya etmek isteyenlerin ilk yapması gereken şey aileyi yıkıma, uçuruma ve felakete sürükleyen mevzuatı ortadan kaldırmalarıdır. Bunu yapmazlarsa sonuç değişmez. Felaket artar. Bu konuda yüzlerce yazı yazdım. Son yazımın tarihi yenidir.  İşte Ailesiz Toplum /Güruh yazısından bir parça:
            “İçtimai (sosyal) hayatı doğruda şekillendiren ilke ve kuralları dikte etmek veya kanunlaştırmak o topluluğa bir “DİN” dayatmasıdır.
            İslam açısından baktığımızda yaşayışımızın temel ilke ve kurallarını cenabı Allah’ın belirlediğine, belirlenmiş olan bu ilke ve kuralların vahyedildiğine, vahyin Hz. Peygamber s.a.v. tarafından tebliğ edildiğine inanıyoruz.
            Beşer olarak tebliğ edilen üzerinde tefekkür, taakkul, tezekkür ve tedebbürde bulunarak yaşayışımızı sürdürmeye çalışırız.
            Vahiyden kopuk olarak geliştirilen her ilke ve kural bir “din” olarak topluma dayatılıyor, sunuluyor ve zamanla ona alıştırılıyor.
            İslam’ın ilke ve kurallarına tamamen aykırı bir biçimde “kültür” adı altında topluma “din” dayatılıyor, toplum İslamî ilke ve kurallara yabancılaştırılıyor.
            Bu anlamda toplum güruhlaştırılıyor.
            Konuya ülkemiz bağlamında baktığımızda bu olgu, bir başka deyişle “İslamsızlaştırma” politikası yeni değildir. İslamsızlaştırma politikası ekseriyetle de maalesef İslamî kabul ettiğimiz kişi ve kurumlar marifetiyle yürütülüyor.
            Hadiseyi günümüzde çok tartışılan ve adına İstanbul sözleşmesi veya Kadını şiddetten koruma kanunu bağlamında ele aldığımızda daha iyi anlaşılır diye düşünüyorum.
            Mesela bu kanunun çıkarılmasında rol oynayan Şeref Malkoç meğerse aileyi yıkan kanun çıkarmışız mealinde demeç veriyor. Veya Sibel Eraslan bu sözleşmeye 2001 yılından beri katkı sağlamaya çalıştık diye itirafta bulunabiliyor.
            Peki, yapılan katkı ve çıkarılan kanunun sonuçlarından memnunlar mı? Zannetmiyorum.
            Memnun olmadıkları halde sessiz kalıyorlar.
            Bu sessizlik onların vebalini hafifletmiyor. Bilakis arttırıyor.
            Sessizlik, vurdumduymazlık ve görmeme anlayışının sonucu oluşan duruma baktığımızda “ailesiz toplum/ güruh”a doğru evirildiğimizi, İslamî hayatın örselendiğini, adeta yok edildiğini, gönüllerden ve günlük hayattan silindiğini görüyoruz.
            Resmi açıklamalar da bunu teyit ediyor.
            Mesela, TBMM Kadın Erkek fırsat eşitliği komisyonu son iki buçuk yılda 746 bin 336 erkeğin evden atıldığını ve bu uzaklaştırmaların her yıl arttığını açıklamak durumunda kaldı.
            Resmi açıklamalara göre 2019 yılında 417 kadın öldürüldü.
            İşte size itiraf ve teyit.
            Peki, bunları tetikleyen nedir?
            Bunun üzerinde tefekkür ediyor muyuz?
            Şahsım olarak yıllardır bu düzenlemenin bir din dayatması olduğunu söylüyorum, yazıyorum ve iktidar sahibi olanları intibaha davet ediyorum.
            İntibah yerine sessizlik hâkim inanmış dediğimiz kitlelerde.
            Maalesef bu düzenleme ile cemiyetimiz “ailesiz toplum”a sürükleniyor.
            Evlenmeden korkan bir nesil oluştu.
            İki gün evli kalıp ömür boyu nafaka ödemek mecburiyetinde olurum endişesini taşıyan yüz binlerce genç görünür oldu.
            Kadının iki dudağı arasından çıkan söz ile evimden uzaklaştırılabilirim korkusuyla evliliğe yanaşmayan gençlerin sayısı işin cabası.
            Sırf nafaka alırım diye gençleri baştan çıkaran fettanların miktarı azımsanmayacak raddeye ulaşmış.
            Geyleri, Lezbiyenleri kutsayandan tutun cinsiyeti, cinsiyete göre gelişen rolleri ortadan kaldırmaya çalışan ahlaksızları saymaya gerek yok.
            Bu misaller anlayan, gören, tefekkür eden her akl-ı selim sahibi için yeterlidir.
            Maalesef İslam’ın yerine “kültür” adı altında dayatılan “din”in acı meyveleri çoğaldı.
            Toplum bir felakete sürükleniyor.
            Teknolojide elde ettiğimiz başarı biz içtimai yozlaşmadan ve soysuzlaşmadan kurtarmıyor.
            Gidişat hayra değil. Şer bataklığına hızla sürükleniyoruz.
            Hz. Lut döneminin ahlaksızlığını yaşayan topluma dönüşüyoruz, adeta sodom gomorlaşıyoruz.
            Felaket kapıda değil, toplumu sardı. Ahlaksızlık ahlak haline dönüştü. Haram, günah gibi kavramlar gönüllerden kazındı.
            Umarım ki, bize dayatılan dinin müntesipleri olmayız ve toplum olarak İslam’la İslamlaşırız.
            Cenabı Allah “Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun. Onun başında, acımasız, güçlü, Allah’ın kendilerine buyurduğuna karşı gelmeyen ve kendilerine emredileni yerine getiren melekler vardır. Tahrim -6” diye bize ilke koyuyor.
Biz bu emir olan ilkeyi ifa edecek miyiz yoksa “ailesiz toplum”a sürüklenerek “güruh”laşacak mıyız?”
Sayın Başkan;
Bizler sizin gibi muzdaripiz.
Sizler icra makamındasınız.
Yakınarak bir olay/ olgu çözülemez.
Aileyi yıkan, dağıtan, işlevsizleştiren, ailedeki mehabeti, muhabbet ve meveddeti ortadan kaldıran ve bir nevi “din” olan bu mevzuatı hayatımızdan çıkarınız.
Başta sizden olmak üzere cumhur ittifakından beklediğimiz budur.
            Selam ve Sabırla…
           

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?