8 Ocak 2020 Çarşamba

İmam Hatipler ve İmam Hatiplik Şuuru


İmam Hatipler ve İmam Hatiplik Şuuru

Veysi ERKEN

            MEB Din Öğretimi Genel Müdürü Nazif Yılmaz beyefendiyi dinledik.
            2023 Vizyonu ve Din Öğretiminin Güncel Meseleleri” başlıklı bir sunum yaptı. Hem Genel Müdüre hem de bu toplantıyı tertipleyerek bizi davet edenlere teşekkür ediyorum.
            Gerçekten müstefit oldum.
            Hatıralar canlandı ve gelinen durum hakkında bilgi sahibi oldum.
            İmam Hatip denilince gönlümde fırtınalar kopuyor.
            Ben İmam Hatip mekteplerinin sancısını, katkılarını, hangi engellerle karşılaştıklarını, İmam Hatip mekteplerine düşman olanların neden düşman olduklarını, içinde bulunmuş ve birinin kurucu öğretmenleri arasında yer almış biri olarak iyi bildiğimi zannediyorum.
            Muallimliğimin stajyerlik dönemi bitmeden görev aldım İmam Hatip mekteplerinde.
            Bilenler bilir. Bilmeyenler öğrenmiş olur.
            Beş senem geçti “Ankara Solfasol İmam hatip Lisesi”nde. Şimdiki adı Hacı Bayram olan İmam-Hatip.
            Solfasol.
            Maalesef Ankara’da “Zulfazıl” kelimesi ilga edilerek yerine konulmuş bir kavram.
            Nota dizisi gibi.
            Okul 12 Eylül darbesinin hemen öncesinde kurulmasına karar verilen –hatırımda kaldığı kadarıyla-  36 İmam Hatip mektebinden biri.
            12 Eylül darbesinden sonra ilk öğrencilerini aldığımız için kapatılamayan nadir okullardan biri.
            Solfasol İmam Hatibin o günleri mutlaka yazılmalı.
            Mümkünse romanlaştırılmalıdır.
             O yıllarda bir destan yazmıştır Solfasol İmam hatip mektebi.
            Tabii kolay olmamıştır bugünlere gelmek.
            İmam-Hatiplerin tarihi sürecini yazacak değilim.
            Fakat şu bilinmelidir ki, kuruluşundan beri ülkemde İmam Hatip mektepleri düşmanlığı vardır.
            Ben bunu özellikle 12 Eylül ve 28 Şubat darbelerinde çok iyi görmüş ve yaşamış biriyim.
            Tarihi süreç içinde İmam Hatipler çok budanmış ve birkaç sefer kurulmuştur diyebilirim. Son kuruluş 2014’ten sonradır diyebilirim.
            Nazif Yılmaz Bey son kuruluşta yer almış bir genel müdür.
            Nazif Bey İmam Hatip mekteplerinin serencamını ve gelinen durumu bizlere  geniş bir şekilde izah etti.
            Her şeyi yazacak değilim. Yazı amacını aşar.
            Sunumdan öğrendiğim ve özellikle üzerinde ehemmiyetle durulması gereken birkaç hususu irdelemek istiyorum.
            Bu hususlar Türkiye’nin maarif davasını çözebilecek yol haritası olabilir.
            Bilindiği üzere Maarif iki kanatlıdır.
            Talim ve Terbiye.
            Talim bilgi, beceri, maharet, hüner kazandırma sürecini oluştururken, terbiye ahlak ve değer kazandırmayı ifade eder.
            Din öğretimi yeni bir ufuk ve amaçla İmam Hatip mekteplerinde hayatın gereği ihtiyaç duyulan bilgi, beceri, maharet ve hünerleri kazandırmak üzere “talim” programı çeşitliliğine gitmiş.
            İmam Hatip mekteplerinde Fen ve Sosyal Bilimler liseleri seviyesinde programların yanında, Dil (muhtelif diller), Uluslar arası, Sanat (Musiki, Hat, Tezhib vs) Spor alanlarında da okullar açılmış.
            Bu fevkalade bir gelişimdir. Daha fazla çeşitlendirilmelidir.
            Yakın zamanda aileler ve çocuklar bu okulları büyük oranda tercih edeceklerinden şüphem yoktur.
            Benim kanaatime göre en kısa zamanda teknoloji/ yazılım, tıp ve aromatik bitkiler gibi programlar da ilave edilmelidir.
            İmam Hatip mekteplerinde uygulanmaya başlanan program çeşitliliği bu okulları iki kanatlı hale getirecektir inşallah. ( Yüksek Din Eğitimi verdiği Kabul Edilen Fakültelerde de benzer çeşitliliğe gidilmelidir)
            Sunumda dikkatimi çeken önemli hususlardan biride “okul öncesi din eğitimi” program çalışmasıdır. Geç kalınmış bir programdır. İnşallah kısa zamanda hayata geçirilir. Burada DİB ve STK’lara da büyük vazifeler düşüyor. Bu konuda “Camilerde Anaokulları açılsın” başlığı ile bir yazı yazmış ve bu konuda olumlu dönüşler almıştım. İsteyenler yazımı aşağıdaki linklerden okuyabilir.



            Sunumda dikkatimi çeken önemli bir husus da İmam-Hatip modelini yerelden evrensele taşıma çalışmasıdır.
            Gerçekten çok önemsediğim bir ufuktur. Zira Türkiye bütün coğrafyaların “beyni” ve “kalbi” durumundadır. Mazlumlar ve mağdurlar bizden çok şey beklemektedir.
            Eğitimde de model olmak bizim ahlaki ve insani görevimizdir.
            Bütün bu çalışmalar beraberinde şuur ihyasını getirecektir inşallah.  Yeter ki yılmayalım, bıkmayalım ve yorulmayalım.
Unutulmamalıdır ki,  merhum Aliya’nın ifadesiyle “yenilgi düşmana benzemekle olur.”
Maalesef yenilen ve gayrı Müslimlere benzeyerek İmam Hatiplere düşman olanlar çoğalmıştır. İçimizdeki beyinsizleri üzülerek de olsa görmek durumundayız. İlahiyat veya İmama Hatip mezunları arasında bile İmam- Hatib mekteplerine düşmanlık edenler vardır. Özellikle Haşhaşi Pensilvanya şeytanlarının etkisinde kalarak bilerek veya bilmeyerek düşmanlık edenler bulunmaktadır.
            Düşmanlığı bertaraf etmenin şekli ve şemailini bulmak durumundayız. Kanaatime göre İmam-Hatip düşmanlığını etkisizleştirmenin iki yolu vardır.
Birisi İmam- Hatiplik zihniyet ve şuurunu diri tutmak, diğeri İmam- Hatip mekteplerini ve programlarının tanıtımdır.
            Karaman “İmam-Hatipli olmak bir zihniyettir, imandır. O halde biz, İmam-Hatipliği, takip kaidesine göre, belli bir zihniyeti, imanı taşıyanların bir resmi, bir sembolü olara kullanıyoruz. Bizde İmam- Hatip bir diplomayı ifade etmiyor hatta şöyle diyebilirim; İmam- Hatipli’nin zihniyet ve imanını paylaşmayanlar, o mektebin diplomasını taşısalar da İmam-Hatipli değildirler. Bunun zıddı da doğrudur. İmam-Hatib’i okumamış ama aynı zihniyet ve imanı, aynı çalışma programını benimsemiş olan insanlar ise İmam- Hatiplidirler. Onlar bu diplomayı taşımadıkları halde İmam- Hatiplidirler. O halde bizde bu İmam-Hatiplik bir zihniyetin ve imanın sembolik ifadesidir, bir diploma meselesi değildir, kucaklayıcıdır.  Hayreddin Karaman, İmam-Hatip Şuuru, Ensar Yayınları, İstanbul 2011, S.24-25”
            Evet, İmam-Hatiplik bir zihniyet ve şuur meselesidir ve evrensel değerde ve çapta kucaklayıcıdır.
            Sunumdan öğrendiğim bir husus da İmam-Hatip mekteplerinin vizyonu, misyonu ve programlarının tanıtılamayışı ile ilgilidir. Bu konuda büyük bir nakısa vardır.
            Özellikle tanıtım için sosyal medya dâhil bütün yöntem ve araçlardan faydalanılması, STK’lar ve şuurlu İmam- Hatip sevdalılarından faydalanılmalıdır. Bunlar gerçekleştirilirse İmam-Hatipler için büyük bir talep olacağından hiç şüphem yok.
            Sadece 28 Şubat darbesi öncesini hatırlayanlar bilir. Misal olarak ifade edecek olursam. Solfasol İmam- Hatibin kapasitesi 200 bile değilken binlerce talep vardı. Hedef o günleri tekrar yaşamak olmalıdır.
            Böyle bir anlayış İmam Hatiplerde kalite ve kapasiteyi etkileyecek ve buranın mezunları dünya lideri olacak Türkiye’nin inşasında yerini yetiştireceği “Salih İnsan”la alacaktır. Unutulmamalıdır ki, eğitimin gayesi “Salih İnsan” yetirmek olmak mecburiyetindedir. Okumak için: http://veysierken.blogspot.com/2019/04/egitimin-gayesi-salih-insan.html

            MEB Din Öğretimi Genel Müdürü Nazif Yılmazı ve bize bu imkânı sağlayan MİHVAK yetkililerini bir daha tebrik ediyorum ve yalnız bırakılmamaları hususunda şuurlu olan herkesi göreve davet ediyorum.

            Selam ve Sabırla…
           


           

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?