19 Temmuz 2020 Pazar

Aile nasıl ifsad edildi, ediliyor?


Aile nasıl ifsad edildi, ediliyor?

Veysi Erken

İçtimai hayatımızın hangi boyutunun ifsad edilmediği iddia edilebilir mi?
            Elbette elbette iddia edilemez. Çünkü her boyutu tahrip edildi 
            Unutulmaması gereken şudur.
            Tahrip, ilke ve kuralların zorla dayatılması veya cazip hale getirilmesi ile olur. Bu ilke ve kurallar etkili ve yetkili olanlar tarafından dayatılıyor ve iletişim vasıtaları ile cazip hale getiriliyor. 
            Bir nevi "din"leştiriliyor.
             Ayette "lekum dinikum veliye din" denilir. 
             Burada benimsenen ilke ve kurallar din diye ifade ediliyor.
            Allah, bize vahyettiğim ilke ve kurallarla yaşayın, yaşamayanlara da kendi dinlerini yaşasınlar diyor.
            Bizim inancımıza göre "İnsanın yaradılış gayesi ve hikmeti"ni esas almayan her düzenleme maluldür.
Sakattır.
 İfsadtır.
            Günümüzde İlke ve kural diye yapılan düzenlemeler İnsanı fıtratından uzaklaştırıyor.
            Maalesef ülkemizde hemen hemen her konuda özellikle aile ve bütünüyle sosyal hayatla ilgili yapılan düzenlemeler yaratılış ve var oluş gayesinden uzaktır.
            Özellikle günümüzde çokça gündeme gelen "aile" ve buna bağlı konular hayatı drama dönüştüren hâl almıştır.
            Aile mefhumu değerlerimize göre tanzim edilmeye çalışılmadığı gibi tahribatı arttıracak düzenlemeler de yapılmaktadır.
             Bu tahribat maalesef bilerek ve isteyerek yapılmıştır. Yapılmaya devam ediliyor.
            Hatırlarsanız Bülent Arınç başbakan yardımcısı iken bu tür düzenlemelerle ilgili yaptığı açıklamada bizim kriterlerimiz Kopenhag ve mastrich'tir. Muhafazakâr kesim bundan zarar görebilir, mazbut aileler zarar görebilir türünde açıklama yapmıştı.  O konuşmayı dinleyebilirsiniz. https://youtu.be/-x2aaDjfKm8
            İşin özeti tahribat benimsenen ilke ve kurallarla yapılır ve çoğaltılır.
            Dolayısıyla aile ve içtimai hayatımızın düzelmesi için çaba sarf eden bütün samimi insanlara çağrım şudur.
            Öncelikle tahribatı arttıran bütün mevzuat tespit edilmeli ve yerine hukukumuza uygun metin konulmalıdır.
            Tahribat bütün içtimai hayatla ilgili olduğundan çözüm teklifi bütün olmalıdır.
            Kısaca, başarılı olunmak isteniyorsa, bizi bozan ölçütlerin yerine tutarlı ölçütleri ortaya koymak ve bunları kanun yapıcılarına benimsetmek şarttır.
 Teklifler,  bizim inancımızın, açık bir ifadeyle İslami ilkelerle uyumu sağlamak için yapılmalıdır.
            Bizi biz olmaktan çıkaran bütün mevzuat kanun, tüzük, genelge vs. ortaya alternatifleriyle birlikte konulmalıdır.
             Toplum bu şekilde inandırıl malıdır.
             Fulubert sözleşmesi, İstanbul sözleşmesi, lanzarote sözleşmesi vs. sadece ad olarak sıralanması yeterli değildir.
             Teklifler mutlak anlamda hukukumuza uygun olmalıdır.
             Mesela erken evlilik için af gündeme getiriliyor.  Erken evlenenler suç işlemediler ki, affedilsinler.
 Kanunun, hukukumuza ve biyolojik gelişimimize uygun olmadığı vurgulanmalıdır.
            Özetle, tahrip edilmiş aile ve topyekûn içtimai hayatımızın tamiratı isteniyorsa hukukumuzla bağdaşan yöntemleri takip etmek durumundayız.
            Aksi takdirde kaş yapalım derken durumu daha da kötüleştirebiliriz.
 Bunun misalleri çoktur.
Öğretim üyeleri ile ilgili düzenlemeler tahribatı arttırmıştır. Gıda ile ilgili teklif de tahribatı arttıracak niteliktedir.
  İnşallah ailenin ifsadını arttıracak düzenlemeler yapılmaz.
             Beterin beterinden Rabbulalemin bizi muhafaza etsin inşallah.
            Selam ve sabırla...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?