24 Temmuz 2022 Pazar

Müfsid ve Münafık İslam Tahribatçıları: Hindiyun İngiliziyun Tarikatçıları

 

Müfsid ve Münafık İslam Tahribatçıları: Hindiyun İngiliziyun Tarikatçıları

Veysi ERKEN

Haysiyet ve şeref yoksunu olan İngiliziyun Hindiyun anlayışının zihin bakımından köleleştirilmiş, piyonlaştırılmış maşaları Hz. Muhammed Mustafayı sav Müslümanın hayatından silmeye çalışanlardır. Ayette: Allah onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir, gözlerinde de kalın bir perde bulunmaktadır ve onlar için büyük bir azap vardır. Bakara-7” tavsif eder.

Haysiyet ve şeref yoksunu olan bu tipler yeni türemiş değildir. Bu maşaları kullanan eller İslamı tahrif ve Hz. Muhammed Mustafayı sav devre dışı bırakmak için Hint bölgesinde Müslüman kılıklı bir adem vasıtasıyla  bir anlayış geliştirmişler ve buna “Kuraniyun” demişler. Kuraniyun “bir cemaat kimliğiyle 1902 yılında Abdullah Çekrâlevî tarafından “ehlü’z-zikr ve’l-Kur’ân” adıyla Lahor’da ortaya çıkarılmıştır. Asıl adı Gulâm Nebî olan ve 1899’da adının başına Abdullah’ı ekleyen Çekrâlevî, hayatının büyük bir kısmını ehl-i hadîsten biri olarak geçirmişken (Muhammed İkrâm, s. 71-72) XIX. yüzyılın sonlarında bu hareketten kopmuş ve katı bir hadis muhalifi olmuştur. Onun ve aynı dönemde yaşayan birçok ilim adamının bu değişiminde Hint alt kıtasına has dinî-fikrî hareketliliğin etkisi vardır. Büyük Britanya Krallığı’nın önce fiilen, 1857’den sonra aynı zamanda resmen etki alanına giren bölgeye gönderilen Batılı misyoner, ilim ve siyaset adamları Kur’an, hadis, fıkıh ve İslâm tarihi hususunda tartışma konuları açmışlar, yenilmişlik psikolojisi içerisinde bulunan bazı müslüman ilim adamları da bu yenilgilerinin temel sebeplerinden birinin ilerleme ve gelişmeye engel teşkil eden din anlayışı olduğunu düşünmüşlerdir. Bu din anlayışını besleyen asıl kaynak da onlara göre hadislerdir. Bölgede XVII. yüzyıldan itibaren din adamları ile sık sık münazaralar yapan misyonerler ve hâkimiyet yıllarında burada eğitim, bilim ve siyaset adamı olarak bulunan Sir William Muir, Aloys Sprenger, Josef Horovitz, Sir Thomas Walker Arnold, Arthur Stanley Tritton ve Otto Spies gibi şarkiyatçılar bu değişimin hızlanmasında etkili olmuşlardır. https://islamansiklopedisi.org.tr/kuraniyyun

Derinlemesine araştırma konusu olan bu müptezel anlayışın ülkemizde de uşakları ve piyonları vardır. Bir kısmına “Kuran Bize Yeter” dedirtiliyor ve bu yolla Hz. Muhammed Mustafayı devre dışı bırakmaya çalışıyorlar. Bir başka ifade ile Resul”suz bir din anlayışı geliştirmeye çalışıyorlar.

Hatta bu müfsidlerin bir kısmı karalamalarında “Allah” lafzını ve “Hz. Muhammed’in sav adını bile kullanmazlar.

Efendilerine yaranmaktan başka bir niyetleri ve gayeleri olmayan bu müptezeller Kur’anı kerimi okumadıkları, okuma bilgilerinin olmadığını söylemek mecburiyetinde kalıyorlar. Güya meal okuyorlarmış. Bu müptezellere defalarca sorular sordum.

Meal kuranı Kerim’in metni yerine geçer mi? Kimin mealini okuyorsunuz. Mealler arasındaki farklılıkları ne ile izah ediyorsunuz. Hz. Muhammed risaletini nasıl ifa etmiştir. Haşa sadece bir postacı mıdır?

Tabii ki, bunlar gayrı Müslim taife oldukları için papağan gibi aynı cevabı tekrarlarlar. “Kur’an Bize Yeter”

Elbette “Kur’an Bize Yeter” diyoruz. Peki, bize yeten Kur’an’ı Kerimi Hz. Muhammed bize nasıl izah etmiş ve yaşamamızı sağlamış, örnekliği nedir? Örnekliğini belirten ayetler nelerdir?

Cevap yok.

Tabii ki, müfsid, müşrik, münkir ve münafık olduklarından beşerin bazı sözlerini tekrarlarlar. Falan kişi Buhari ile ilgili şunu söylemiş, bunu söylemiş.

Tekraren soruyoruz. Yahu Kur’an’ı Kerimi bize anlatın, Hz. Muhammed’in sav. Risaletini ve usveliğini anlatın cevap yok. Hadis denilen metinleri okudunuz mu? Cevap yok.

Bu İngiliz bağımlısı ve kölesi olanlara hiçbir şeyi anlatamazsınız. Zira efendilerinin papağanlarıdır. Kendilerine ezberletilen birkaç cümleyi tekrarlamaktan başka bir bilgileri yok.

İslami anlamda ahlakları da yok.

Yıllar önce bu müptezellere bir cevabım olmuştu. Paylaşayım.

“Hadis delil değil diyenlere (hindiyun İngiliziyun) cevabın var mı diye soran bir arkadaşa verdiğim cevaptır.

İsteyen istediği gibi anlar.

Herkes kendi bildiği ve tâbi olduklarının ilkeleriyle amel etsin.

Bizi uğraştırmasın.

Muhatap almadıklarımla uğraşmam.

Bunlarla ilgili epey yazdım.

Bunlara kitaplar tavsiye ettim okusunlar anlasınlar diye. “İkra” ayetinden haberleri olmadığından okumazlar. Anlama kabiliyetleri de yok.

Bunlar ingiliziyun hindiyun tarikatının müntesipleridir. Unvanlı, unvansız olabilirler.

Direk Hz Muhammed Mustafa sav efendimizi inkâr edemedikleri için “hadis” derler. İnkar ederler.

Hadis denilen metinleri tahlil ve tenkit etmek için okudunuz mu diye sorulduğunda cevap yok. Peki hadis olmadığını nereden biliyorsunuz yine cevap yok.

Bünyamin Erul “Peygamberler, hem dünyada hem de ahirette insanlığın mutluluğa erişmelerini sağlamak amacıyla Yüce Allah tarafından gönderilmiş elçilerdir. Bu kutlu elçilerin sonuncusu Hz. Muhammed de (sas.), kendisine inanan insanlara rehberlik etmiş, onlar için örnek hayat sergilemiştir. Bu sebeple, hangi asırda yaşarsa yaşasın, ona inanan insanların ideal bir mü’min olabilmeleri; büyük ölçüde onu tanımaları, çizgisini takip etmeleri, ortaya koyduğu ideal davranışlara uymaları ile mümkün olacaktır. Bu noktada, her şeyden önce, onun çizgisinin, ideal davranışlarının, yani sünnetinin ne olduğu, nasıl anlaşılması gerektiği, geçmişte ve günümüzde en çok konuşulan, tartışılan konuların başında gelmektedir.
 
Bugün hadis-sünnet sahasında çalışanların en çok üzerinde durdukları konu, sünnetin doğru bir şeklindeanlaşılması, yorumlanması ve bunun için yeni bir metodoloji oluşturulmasıdır. https://www.kitapyurdu.com/kitap/sahabenin-sunnet-anlayisi/8920.html biçiminde açıklar. Buna rağmen bu tipler akıllanmazlar. Hz. Muhammedin Kur’anda belirtilen görevlerini inkar ederler. Zira ayette belirtildiği gibi her şeyleri mühürlü.

Bu müptezeller öncelikle sünnet ve peygamberin Kuran'da belirtilen görevlerini unutturmaya çal ışırlar.

Mesela Hz. Muhammed Mustafa sav Kur'an'ı Kerim'de belirtilen Şahidlik, İnzar,Tebşir,Nasihat,Davet,Tebliğ,Tilavet, Talim, Beyan, Tezkiye,Terbiye vs. görevlerini nasıl ifa etmiştir diye sorduğumuzda asla cevap alamıyoruz.

Çünkü bu görevler konuşma ve uygulamayı gerektirir. Hz Muhammed Mustafa sav ayetlerin uygulanması ile ilgili hiç mi konuşmadı denildiğinde hemen hadis uydurmadır derler.

 Hz. Peygamberi devre dışı bırakmak isteyen İngilizlerin Hint alt kıtasında başlattıkları bir projedir. En az yüz elli yıllık bir geçmişi vardır. Daha fazlası da vardır.

 Türkiye'de bunların unvanlı- unvansız müntesipleri ve maşaları vardır.

 Müptezellere metin (Kur'an'ı Kerim) okumasını ve anlamasını biliyor musunuz diye sorduğumuzda aldığımız cevap şudur.

Dilimiz Arapça değil.

Peki, ne okuyorsunuz.

Hemen meal derler.

Kimin meali?

İşte burada da çuvallıyorlar.

Çünkü meal dedikleri efendilerinin meallerini naklediyorlar. 

Anlayacağınız bu metin okuma ve anlamayı bilmeyenler efendilerinin  “nakilci”leridirler.

Tabii ki, hadis nakli değil, efendilerinin sözlerinin nakilcileredir.

Hâsılı kelam ben onları muhatap almıyorum.

Dualarda buluşmak üzere fi emanillah”

Selam ve Sabırla...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?