8 Temmuz 2022 Cuma

Şiddet, Cinayet, Tecavüz ve Mesleklerin Kutsallığı

 Şiddet, Cinayet, Tecavüz ve Mesleklerin Kutsallığı

Veysi ERKEN

Türkiye’de tecavüz, şiddet, cinayet, boşanma ve dahi toplumu yıkıma ve yokluğa götüren fiillerin işlenişinde artışlar olmaktadır.

Böyle devam ederse “felaket” yakındır diyebiliriz.

İnşallah “sodom ve gomor”laşmayız.

Bu yıkımın temelinde bize benimsetilmiş ve zorla dayatılmış ilke ve kuralların olduğu asla unutulmamalıdır.

Bilindiği üzere yazılı kurallar, hele hele zecri bir şekilde uygulanan kurallar toplumu daha kolay ve kısa zamanda bozar ve dağıtır.

Sadece bir misal olsun diye “Sovyetler birliği” dönemini hatırlayalım. O coğrafyada yaşayan bütün Müslümanların hayatları alt üst edilmiş, İslam’la irtibatları koparılmış ve perişan edilmişlerdir.

Sovyetler birliği dağıldığı ve üzerinden yıllar geçmesine rağmen toparlanma olmamıştır.

Aynı durum maalesef ülkemizde de devam ediyor.

Zira bize dayatılan ilke ve kurallar bizim inancımızla bağdaşık değildir.

Tarihten misal vermeye gerek yoktur.

Her gün “Avrupa’nın normlarını kabul edeceğiz, ediyoruz ve uyguluyoruz” demeçleri ve uygulamaları bunun göstergeleridir.

Bize dayatılan ilke ve kurallar toplumun tevhidini ve birliğini sağlayacağına toplumu parçalamaya yöneliktir.

Bilindiği üzere batının/ batılın zihniyeti parçalayıcı bir zemin üzerinde gelişmiştir.

Her şeyi parçalamayı hedeflemektedir.

Adalet, cinayet, şiddet, meslekler vs.

Hangisini ele alırsak alalım parçalayıcı bir anlayışla muhatap oluruz.

Mesela “Kadına şiddet”ten bahsedilir. Şiddetin cinsiyeti mi olur diye soran yok. Hâlbuki şiddet şiddettir ve kim uygularsa, kime uygulanırsa aynı cezaya müstahak olur denilmiyor.

Aynı şekilde kadının beyanı esastır dediğinizde hangi “adalet”ten bahsetmiş olursunuz.

Ya cinayetler.

Sürekli “kadın cinayetleri veya falan mesleklerden olanlara karşı işlenen suç ve cinayetlerden bahsetmeler ve bazı meslekleri kutsamalar.

Bunlar parçalayıcı zemin üzerinde bize dayatılan ve toplumu dağıtan ilke ve kurallardır.

Batı/batıllar zihnimizi, düzenimizi, ahlakımızı ve dahi müspet olan her şeyimizi bozdular, bozmaya devam ediyorlar ve bizi Kur’an ve sünnet merkezli uygulamalardan ve yaşayıştan uzaklaştırıyorlar.

Maalesef kendini Müslüman olarak ifade eden kitle de bu parçalanmışlığı savunur haldedir.

Hâlbuki bizin tefekkür ve yaşayış zeminimizde bir nefsi haksızca öldürmeyi bütün insanları öldürmüş gibi olduğu anlayışı vardı ve bu ayetle sabit idi. Ayette: “Bir cana kıymaya veya yeryüzünde fesat çıkarmaya karşılık olması dışında, kim bir kimseyi öldürürse bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de bir can kurtarırsa bütün insanların hayatını kurtarmış gibi olur. Maide-32” ifadesini bulmuştur.

Mesleğe göre cinayete bakılmaz, her insanın canı, malı, namusu, hayatı ve dini değerlidir.

Anlaşılsın diye ifade ediyorum. Bir çöpçünün hayatı ve canı bir doktordan farklı değildir. Haksızca kim öldürülürse öldürülsün ceza aynı olmalıdır. Feveran edilecekse herkes için olmalıdır.

Şiddet, tecavüz ve bütün sosyal normlarda/kurallarda bütünlük ilkesi gerekirken bizlere cinsiyetçi bir bölücülük dayatılıyor.

Hâlbuki “adalet” esas olmalıydı hayatımızda. Ayette: “Ey iman edenler! Kendinizin veya anne babanızın ve akrabanızın aleyhine bile olsa adaleti ayakta tutun, Allah için şahitlik eden kimseler olun. (İnsanlar) zengin olsunlar, yoksul olsunlar Allah onlara sizden daha yakındır. Öyleyse siz hislerinize uyup adaletten ayrılmayın. Eğer adaletten sapar veya üzerinize düşeni yapmaktan geri durursanız bilin ki Allah yaptığınız her şeyden haberdardır. Nisa-135” deniliyor.

Şiddete, tecavüze, cinayete vs. maruz kalanlar arasında ayırım yapmayın deniliyor. Meslekleri veya bir cinsi kayırın denilmiyor.

Hâsılı kelam yazılı kurallar mesleklere, cinsiyete veya makamlara göre farklı farklı oluşturulmaya devam edildiği, bazı kesimlere dokunulmazlık zırhı giydirildiği müddetçe toplumda huzuru sağlamak mümkün olamaz. Bilinmelidir ki, hak ve hukuk cinsiyete, mesleklere, makam ve mevkilere göre tecezzi etmez. Etmemelidir. Ederse toplum parçalanır.

Şiddet, cinayet, fuhuş, boşanmalar, gasplar ve ayrışmalar artarak devam eder.

Milletimizin birliği ve dirliğini isteyenlerin bu tuzaklardan, batının/batılın parçalayıcı düşünme tarzından ve ahlaksızlığından kurtulmaları elzemdir.

Umarım ki, kanun koyucular, yöneticiler ve sorumlular intibah eder, uyanır ve cesurca İslam’a uygun kurallar ihdas eder.

Haydi felaha.

Selam ve Sabırla…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?