8 Kasım 2021 Pazartesi

Bürokratik Devletin Enkazı

 Bürokratik Devletin Enkazı- Maziden 27.08. 1999

Veysi ERKEN

Bir Söz;

      “Memleket erlerle;

      Erler kılıçlarla,

      Kılıçlar parayla,

      Para halkla,

      Halk adaletle vardır.”

                      Pir Söz.

Ülkemizde cereyan etmekte olan afetlerden bilhassa yöneticilerin ders almasını beklemek bizim tabii haklarımızdandır. Ama maalesef durum bu yönde gelişmemektedi

Zamanında yapılamayan yardımın, ulaştırılamayan vasıtanın işe yaramayacağını her akıl sahibi bilirken, uygulamalar bürokratik devlet aygıtının bunu kavramadığı veya kavramak istemediğini göstermektedir.

 Halk cenaze, can ve mal derdinde iken bürokratik devlet -varlığını ve ağırlığını hissettirmek için olsa gerek- mevzuatı öne çıkarmakta ve insanları -yaralı, akrabalarını, evladını, karısını, kocasını, malını kaybetmiş veya afetzedelere yardım etmek isteyenleri- canından bezdirmektedir.

Çadır almak isteyenden ikamet belgesinin istenmesi bunun acı bir misalidir.

Bu hadise bana bir kaç yıl önce gerçekleşen bir depremi ve o depremle ilgili basınımıza yansıyan manzaraları hatırlattı.

Deprem yeri Ermenistan.

Ermenistan o zaman Sovyetler Birliğinin bir parçası. Deprem her yeri tahrip etmiş, bir sürü ölü ve yaralı var. Ölüler arasında afet dönemlerinde kabul edilecek ve yapılacak yardımların dağıtımından sorumlu olanlar da var.

Ermenistan’a dış yardımlar yağar. Ancak bu yardımları kabul edecekler ölüler arasındadır. Yardımlar çürür. Çöplüklere atılır. Bu burum basına yansır.

Tıpkı Ermenistan’daki depremde olduğu gibi bürokratik yapı ülkemizde varlığını ve ağırlığını bütün hantallığıyla hissettirmektedir. Hem de, halksız, haksız, adaletsiz ve acımasızca. Yaralıdan, sadakaya muhtaç duruma düşenden ikametgâh ilmühaberi ve fakirlik belgesi isteyecek kadar. Bu bürokrat ve bu seçilmiş acaba başka bir ülkenin bürokratı mı, seçilmişi mi dedirtecek kadar.

Bu da yetmiyormuş gibi bürokratik yapı yardım etmek isteyenlerin önünde bir engel oluşturmakta ve insanların hamiyet duygularını zedelemektedir. Bir Çin Seddi misali engeldir bizim bürokrasi. Başka ülkelerden gelenlerin dört beş saatte afet bölgelerine intikal edebildikleri bir zamanda kendi insanımız intikal edememektedir bürokratik yapıdan ve bürokrat hazretten

Unutulmamalıdır ki, bu hantal yapı sağanak yağmurları oluşturan bulutlar gibi rahmet ve merhamet duygularıyla yüklü insanımızı çileden çıkarmakta ve devlete olan güveni sarsmaktadır.

Yıkılan binalar yapılır, enkazlar kaldırılır ama duygularda oluşan güven bunalımının telafisi zordur.

Despotik solun piyonu ve maşası haline gelenler bunu anlar mı acaba?

Devlet denilen organizasyon, mensubunun işini zorlaştıran, onu canından bezdiren ve güvenini zedeleyen, ortadan kaldıran bir yapıda olmamalıdır. Halkı canından bezdiren yapılarda muhtelif mevkilerde bulunanlar kendilerini “devlet” addeder.

Kendilerini devlet addeden taife felaketlerin yoğunlaştığı dönemlerde “ölen ölür kalan sağlar bizim kölelerimizdir” mantığından hareket eder ve ölene, açıkta kalana, yaralanana, sürünene, sefalete düşene üzülmez. Tıpkı Sovyetler döneminde olduğu gibi.

 Hülasa-i kelam, bizi haktan ve hakikatten ayırarak azgınlıkların, fuhşun ve ahlaksızlığın batağına sürükleyen Sosyetik bürokratik yapıdan kurtulmamız için akl etmemiz ve çaba sarf etmemizden başka çaremiz yoktur.

Allah encamımızı hayr eyleye.

Vesselam.  27.08.1999.  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?