2 Nisan 2022 Cumartesi

Talim ve Terbiye’de Telkin ve Taklit’in Ehemmiyeti

 Talim ve Terbiye’de Telkin ve Taklit’in Ehemmiyeti

Veysi ERKEN

İnsanın yaratılış özelliklerinden olan yönelme (tevcih) kabiliyeti ile çevresinden etkilenir ve çevresini etkiler. Yönelme kabiliyeti ile çevresine yönelen birey kendini kuşatan varlıklardan ve nesnelerden etkilenir. Onları “örnek” alır. Böylece bireyde “iyi-kötü, doğru-yanlış, güzel-çirkin, hayır-şer” gibi kavramlar gelişir. Bu kavramlar bizim etrafımızda gelişen olaylar veya olgular hakkında öğretilenleri bilmemizle ve yorumlamamızla, hayata bakış tarzımızı belirler.

 Birey, yönelme kabiliyeti sayesinde olay ve olguları kavrar. Bir başka deyişle“taklit” veya “telkin”le olguları öğrenir. Çevresindeki bireyler ve olgularla bağ kurar. Özellikle aklî ve hissî yönlerle kurulan bağ ile “usve’nin/ model”in niteliklerinin kazanılması ile işin başarılacağı düşüncesi ağırlık kazanırsa etki büyür.  Bu anlayış bireyi heyecanlandırır ve niteliklerin kolayca öğrenilmesine yol açar.

Öğrenilen ve taklit edilen veya kendisine sunulanı alan birey, fiillere ünsiyet eder. Ünsiyet zamanla alışkanlığa dönüşür. Alışkanlık haline gelen tutum, tavır ve davranışlar zamanla “huy”a(tabiat) dönüşür. Bir başka ifadeyle modelin nitelikleri bireyin nitelikleri ve huyu haline dönüşür. Huy haline dönüşen fiillerin değişimi kolay değildir.

Taklit ve telkin çocuğu, zayıfı ve topyekûn halkı “üstün”   kabul edilene benzetmeye sevk eden duygulardır. Çocuğun ebeveynine, arkadaşına veya hoşuna gidene, askerin komutanına, öğrencinin öğretmenine uyması taklit ve telkin niteliklerinden kaynaklanmaktadır.

Bireyin çevreden taklit ve telkinle olguları öğrenmesi söz konusu olduğuna göre eğitimde  “usve/ model şahsiyet”ler önem kazanır.

Esasında her insanın geleceği çocukluk ve gençlik çağlarındaki izlenim ve etkilerle sımsıkı ilgilidir. Çevrenin nitelikleri bireyi zihinsel, düşünsel ve bedensel yönleriyle olumlu ve mükemmel hale getirebileceği gibi, olumsuz bir duruma da çevirebilir. Bir yerde insan yetiştiği ortamın renk, doku ve şeklini aldığı ileri sürülebilir.

Yetişkin olmayan birey “su”ya benzeyen yönüyle içinde bulunduğu ortamın şeklini alır. Yetişkin hale gelmemiş bireyin “akılcı” ve “duygusal” zekâları ayna gibi parlak ve kayıt cihazından hızlı kaydetme özelliğinden dolayı kendisine telkin edileni kendisine doğru yansıtma ve gördüklerini zihnine kaydetme yapısı önem kazanır.

Bir başka ifadeyle zihin güç, taklit ve uygunluk(kendini benzetme) ile bilgi edinir ve çevreyi biriktirdiği bilgilerle yorumlamaya başlar.

Bireyin bu özelliği eğitimde “model şahsiyet”in önemini arttırır. Çünkü eğitim bireyin özelliklerinde farklılaşma meydana getirme sürecidir ve süreç çevre içinde gerçekleşir. Eğitimin tanımından anlaşılacağı üzere hedef insanı işlemek ve niteliklerinde farklılaşma meydana getirmektir. Varlıklar âleminde işlenmeye, gelişmeye ve değişmeye en uygun olanı insanoğludur. İnsanoğlu kadar işlenmeye müsait varlık olmadığı gibi, eğitilmeye de ihtiyacı olan yoktur denilebilir.

İşlenmeye ihtiyacı olan bireydeki farklılaşma çevre bir çevre içinde gerçekleştiğinden insana “doğru olanlarla olunuz” telkininde bulunulmaktadır. Ayrıca;

 “Kız anadan öğrenir sofra düzmeyi, Oğlan babadan öğrenir sohbet gezmeyi” deyişi de eğitimde “model”in önemini anlatır. Bireyin taklit ve telkin yoluyla tutum, tavır, duygu, alışkanlık, beceri ve maharet kazanmasında “model şahsiyet”in önemli olduğunu sosyal öğrenmeciler özellikle vurgular.

Sosyal öğrenme yaklaşımına göre bireyin tutum, tavır, anlayış, beceri, bilgi ve duygularının gelişiminde ve yerinde kullanabilme alışkanlığının edinilmesinde “üstün”, “kâmil”, “mümtaz” ve “kahraman” kabul edilen, bir başka ifadeyle “model şahsiyet”in önemi büyüktür. Bu fıtrî bir durumdur ve değiştirilemez.

Bu fıtrî özelliği Arvasî :“bilhassa çocuklar ve gençler, şahsiyetlerini, sevdikleri, saygı duydukları veya hayran oldukları ‘modellerden etkilenerek’ kurarlar.

Onlara gerçekten ‘yüce’ ve ‘üstün’ şahsiyetleri ‘örnek’ olarak vermezsek, onlar ne yapar yapar kendilerine yakın veya uzak çevreden bazı ‘örnek kişiler’ bulurlar. Üstelik onlar, bu konuda yeter derecede tecrübeli olmadıklarından, ‘müspet’ ve ‘menfi’ tipleri birbirinden çok fazla ayırmasını da bilmezler.

Usve/Model şahsiyet”in ehemmiyetini iki misalle açıklayayım.

Geçenlerde namaza dururken dört yaşındaki torunum gelip yanıma durdu ve namaz kılacağını ifade etti.

Çocuk haliyle hangi hareketi yaptıysam ol tekrar etti. Böylece namazı eda etmiş oldu. Sonra kendisine hadi tek başına kıl deyince benim yaptığım hareketleri aynı şekilde tekrar ettiğini gördüm. Mesela sucuda giderken pantolomunun dizlerini çektiğim hareketi olduğu gibi tekrar etti.

Aynı şekilde bir buçuk yaşındaki bir çocuğun namaz kılan ablalarını taklit ederken ısrarla başörtüsünü işaretle talep ettiğini gözlemledim.

Hâsılı kelam merhum Arvasi hocanın:“bilhassa çocuklar ve gençler, şahsiyetlerini, sevdikleri, saygı duydukları veya hayran oldukları ‘modellerden etkilenerek’ kurarlar. Onlara gerçekten ‘yüce’ ve ‘üstün’ şahsiyetleri ‘örnek’ olarak vermezsek, onlar ne yapar yapar kendilerine yakın veya uzak çevreden bazı ‘örnek kişiler’ bulurlar” tespitine uygun insanımıza “usve/model insan” sunmak durumunda olmalıyız ki, geleceğimiz aydınlık olsun.

Selam ve Sabırla…

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?