20 Aralık 2022 Salı

Akşener- İmamoğlu veya CHP muhabbeti

 

Akşener- İmamoğlu veya CHP muhabbeti

Veysi ERKEN

Yıllardır Meral Akşener’in tutumunu anlamaya çalışıyorum. Ta DYP’den ayrıldığı zamandan beri çizgisinin kırık olduğunu o zaman da fark etmiş ve bunu merhum Muhsin Yazıcıoğlu ile paylaşmıştım.

Bilhassa “ben başkakan olacağım” söyleminden sonra kuşkularımda ne kadar haklı olduğumu bir kere daha anladım.

Hele son günlerin hadiseleri.

İmamoğlu muhabbeti nereden kaynaklanıyor.

Sarmaş dolaş olmalar ve sevinçlerin kaynağı nedir. Kim/ kimler bu kadar sevinin demiştir.

Hangi mahfiller örgütlüyor bunları.

Millet bunlardan kurtulmalı.

Meral, Ekrem ve türevlerinden bu ülkeye hayır gelmez.

Umarım ki son gösterileri milletin uyanmasına vesile olur.

Hala kendilerini bu ülkenin sevdalısı görenler bunları terk eder. Milletin huzuru için katkı sağlar.

Neyse takriben 22 sene önce benzer muhabbetle ilgili bir yazı yazmıştım. Değişen bir şey yok. Karanlık mahfiller devrede. Zaten hiç çıkmıyorlar. İşte o yazı.

 Bi Muhabbet Bi Muhabbet Yahut Muhabbet-i Vatan Geçenlerde fikirleri ve zikirleri farklı bir grup arkadaşla sohbete daldık. Konuşmadığımız bir şey kalmadı sanki. Ancak bir konu vardı ki, uzayıp gitti. Saatlerce sohbetimizin başköşesini işgal eden konu vatan muhabbetiydi.

Gruptaki arkadaşlar meseleyi kendi zaviyelerinden alıyor ve mensubu bulunduğu grubun vatanını ne kadar sevdiğini ispat etmekle meşgul oluyordu. Bu kısma, muhabbet faslına sadece dinleyici olarak katıldım.

Zira bu konunun yeterince cılkı çıkmış durumda. Herkes muhabbet yarışına çıkmış adeta.

Sohbetin ana fikri konumuna muhabbet oturmuş. Konuşulan günlük sorunlar.

Zamlar, zulümler, elçilerle düzenli görüşmeler, hayatın çekilmezliği. Muhabbet bu konular etrafında uzayıp gidiyor.

Grupta halkçı(!)larla iltisaklıları olunca muhabbetin tadına doyum olmuyor. Gruptaki halkçı(!)ların bir kısmına göre yapılan bunca "gizli görüşme" "vatanın âlî menfaatleri" içinmiş. Vatanlarına karşı duydukları “derin” muhabbetin gereğiymiş. İltisaklılar şeriklerinden aşağı kalmıyor muhabbet faslında. Onlara göre iltisaklılığın raconu vatan muhabbeti ile doğru orantılıymış.

Hatta İstanbul veya Türkiye “uzaktan yönetim” ile İngiltere'den bile yönetilebilirmiş.

Ne kadar bilmediğimiz şey varmış meğer.

Yarasalar, yüzünü güneşe çevirenler, halkçılar ve iltisaklılar yan yana ve kol kola oturunca yarışın hızlanması mukadder olsa gerek. Halkçı olmakla övünen arkadaş vatan muhabbetinin kendilerinden sorulacağını, bu konuda hiç kimseden geri olmadıklarını anlatmakla meşgul oldular.

Meğerse herkes bu memlekette muhabbetten kırılıyormuş da haberimiz yok. Muhabbetlerinin çokluğundan olsa gerek ne yaptıklarının farkında değiller. Aşırı muhabbetin delili  “boğazda balık yemek” ve İsviçre’ye kayak yapmaya girmek olsa gerek. Sefilleri oynayan vatandaşın durumu ilgili görüş beyan edilmeye muhabbetin derecesini gösterir niteliktedir sanırım.

Oysa biz kendimizi vatan sevdalısı zannederdik. Meğerse bunca yıllık muhabbetimiz elimizden bir kuş misali kaçmış da haberimiz yok.

“Muhabbet hat” çıkalıdan beri meğerse herkes muhabbetle meşgul. Zamcısı, rüşvetçisi, rantçısı, hak gaspçısı, vergi kaçakçısı hepsinin ortak paydası muhabbet.

Siyasi rüşveti ve yarasalığı hayatımıza sokanla ortaklık kuran muhabbeti öne sürüyor.

Çocuklarımızı okullarından sürdüren, insanımızı eşinden ve aşından eden dönmeler de meğerse muhabbet denizinde yüzüyormuş

Sohbette bir çift laf etmediğim halde çok yoruldum.

Yorgunluğum artmış olmasına rağmen düşünmezlik edemedim.

Bu işte bir terslik var diyerek yanımda oturmakta olan Orhan ağabeyimize bir soru yönelttim.

Sizce de bu arkadaşlar muhabbetli mi?

Yılmazlığıyla ünlenen Orhan ağabeyimiz cevabıyla imdadıma yetişti ve muhabbet konusuna son noktayı koydu. Orhan ağabeyimiz “bu memlekette herkes vatanını seviyor; kimi anası, kızı gibi, kimi karısı gibi, kimi de metresi gibi” dedi.

Ben şahsen bu tespitin doğruluğuna inanıyorum da, gruptaki kişilerin hangi kategoriye girdikleri konusunda tereddüt ettim. Bana göre vurgunu, soygunu, zulmü ve hak gaspını gerçekleştiren ve “yarasa”ları kalkan olarak kullanan “toprak işleyenin, su kullananın” ilkesini benimseyen zihniyetle onların taşeronluğunu yapan “gizli görüşme”ciler ve iltisaklıların muhabbeti üçüncü tipe girmektedir.

Sahi siz ne düşünüyorsunuz gönüldaşlar.

Lütfen yazar mısınız? 

Selam ve Sabırla…26.09.2000

 

Not: Yazıda birkaç kelime ve satır değiştirilmiştir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?