10 Nisan 2023 Pazartesi

Gıda ve Emlak Teröristleri Sahada Pahalılık füze gibi uçmakta

 Gıda ve Emlak Teröristleri Sahada Pahalılık füze gibi uçmakta

Veysi ERKEN

Türkiye’de “Hayat Pahalılığı” var bir gerçektir.

 “Geçim sıkıntısı” had safhadadır.

Bilhassa “gıda” ve “emlak” alanında adeta terör estirilmektedir.

Bir nevi “gıda” ve “emlak” teröristler hâkim olmuş durumda.

Özellikle hem “üretim” hem de “geçim”in temel girdilerindeki zamlar ve artışlar “hayatı” çekilmez hale getirmiştir.

Acil hem de çok acil bu pahalılık ve terörizm durdurulmalıdır ki, algı operasyonları boşa çıksın. Algı operasyonunu en acımasız şekilde fetöist teröristler yürütmekte ve en çok gıda ve emlak alanlarında operasyonlarını sürdürmektedir.

Biliyorlar ki, hayatın çekilmezliğini gösteren en önemli unsur gıda, emlak alımı ve kiralardır.

Bunlara bir de faturaları eklediniz mi vay vatandaşın haline

Artık vatandaş faturalarını ve kirasını ödeyemez bir halde.

Beslenme için gıdayı alamaz durumda.

Ve fetöist teröristler bunlar üzerinde tepinmektedir.

Özetle  esnaf nasıl kazansın, nasıl mal satsın.

Vatandaş nasıl satın alsın.

Geçimin yolu ve teröristleri durdurmanın imkânı var mıdır?

Var.

İmkân ve yöntemlerden biri “Narh” sistemini devreye sokmaktır.

Fiyat ve kira artışlarına “üst sınır” getirmektir. Kapitalist uygulamalardan vazgeçmektir. Bilinen husus kapitalist ve sosyalist anlayışlar “fakirden alıp zengine verme”ye dayanır.

İslam ise tersini öngörür.

Bunu şu şekilde ifade edebiliriz.

“İslam İktisadı’nın nihai hedefinin insanın maddi eğilimlerine teslim olmamasını sağlamak olduğunu söyleyebiliriz. İktisat çerçevesinde kalan hedefler olarak israfın bertaraf edilmesi, âdil gelir bölüşümü (servet ve mülkiyetin yaygınlaştırılması), iktisadi ve teknolojik bağımsızlığın sağlanması zikredilebilir.

İslâm, iktisadi kutuplaşma ve rekabetin rekabeti öldürmesi gibi iki önemli iktisadi eğilimi giderme yolunda köklü tedbirler getirmiştir. İktisadi mekanizmayı kendi haline bırakırsanız “para parayı çeker” ve “zengin daha zengin, fakir daha fakir” olur.

Oysa İslâm servetin belli bir zenginler zümresi elinde dolaşan bir güç olmaması ilkesinin rehberliğinde gelirin hem oluşum hem de bölüşüm safhasında sisteme müdahale etmiştir. İsraf yasağı, ihtikâr yasağı, riba yasağı, zekât, infakın teşviki gibi politikalarla sosyal adaletin ve âdil gelir dağılımının adeta bir finansman faktörü olarak kullanıldığı bir sistem oluşturmuştur.

Kapitalistleşme vetiresinin “teşvik tedbirleri” yani “ fakirden alıp zengine verme” uygulamaları hem nazari hem de tarihi olarak İslâm iktisadında söz konusu olmamıştır.

Yine tekelci eğilimler mümkün olduğu kadar engellenerek ve anti-enflasyonist para sistemi benimsenerek fiyat mekanizmasının toplum refahını sağlama yönünde çalışması amaçlanmıştır.

İslâm iktisadı ferdiyetçi değil, şahsiyetçi, cemaatçi ve devletçi eğilimlere sahiptir. Kendi çıkarını ön planda tutan insan tipi İslâm’a yabancıdır. Devletçilik ekonominin denetim ve gözetim alanını kapsar. Yoksa ferdi ve özel teşebbüsü engelleyici ve ona rakip değildir. Ahmet Tabakoğlu, İslam ve Ekonomik Hayat, DİB Yayınları, s. 158, Ankara-2020”

Evet, aziz dostlar ve tüm yetkililer.

Hayat pahalılığını ve algı operasyonlarını durdurmanın yollarından biri hayatı yaşanabilir bir hale getirmekten ve “fakirden alıp zengine yedirme” zihniyetinin terkinden geçer.

Gıda ve emlak teröristlerine dur demekten mal ve mülklerini gerekirse müsadere etmekten geçer.

Geçe kalınmadan hemen şimdi tedbir alınmalıdır.

Ahlaki, insani ve dahi vicdani uygulamalara başlayınız.

Uygulanır mı?

Zannetmiyorum.

Selam ve Sabırla…10.04.2023

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?