6 Aralık 2020 Pazar

Almadan Vermek, Vermeden Almak

 

                                      Almadan Vermek, Vermeden Almak 

 Veysi Erken

                                  

“Almadan vermek Allah’a mahsustur” demiş atalarımız. Gerçekten karşılıksız bir şekilde tasarrufta bulunmak bizi yaratanın şanındandır.

            Yönetme gücünü gasp eden kulların bir kısmı azarak “vermeden almak” gibi bir deyimi dilimize kazandırmış bulunmaktadır. Vermeden almak dün olduğu gibi bugün de ceberut anlayışların vazgeçilmez ilkesidir.

            “Vermeden almak” anlayışını ilke edinen Ecevit’in döneminde sürekli olarak yokluk, kıtlık, açlık, uğursuzluk ve küçülme söz konusu olmuştur. Bu kötü nitelikler halkı düşman gören zihniyetin yönetme gücünü gasp ettiği her dönemde ortaya çıkmıştır.

            Görünen manzara bize “Almadan vermek Allah’a, vermeden almak Ecevit’e mahsustur” dedirtecek tarzdadır. Tabi ki, vermeden almak ilkesi herkese tatbik edilmez Ecevit’in döneminde. Bu ilke sadece halk için geçerlidir.

            Halka vermeden almak anlayışının baş uygulayıcısı döneminde soyguncular, rantiyeciler ve hak gaspçıları daima revaçta olmuşlardır. Yetmişli yılların Ecevit’i neyse bugün de odur.

            Esasında halk kendini düşman gören ve vermeden almayı ilke edinen zihniyeti hiç bir zaman iktidara taşımamıştır, taşımamaktadır.

            Buna rağmen bazı mahfiller mel’un zihniyeti iktidara taşımaktadır. İşin acı tarafı melun zihniyetin iktidara taşımasında umut kabul edilenlerin birer payanda olarak kullanılmasıdır.

            Bir ara “Selamet” tandanslı umut tacirleri mel’un zihniyetin iktidara taşınma vesilesi haline getirilmiş idi. Selametin halkın nazarında itibar kaybına uğraması neticesinde bu sefer “siyasi rüşvet”le vekil ayarlama cihetine gidilmiş ve ayartılan her vekile bakanlık tahsis edilmiştir.

            Yıllar önce sahnelenen senaryo günümüzde “erkek(!)” tandanslı milliyetçi kılıklı zavallılara oynatılmaktadır. Senaryo hiç değişmemiştir. Halk umut tacirleri marifetiyle kandırılır ve bu yolla soygun devam ettirilir.

            Esasında bu senaryoyu vizyona sokanlar daima sadist ruhlular olmuştur. Bu bilinen bir durumdur.

            Üzücü olan dün bizler gibi yaşayanların, umut dağıtanların karanlıklara,hak gasplarına, zulme, açlığa ve yokluğa ve vermeden alanlara payanda olmalarıdır. Acı da olsa maalesef gerçek durum budur.

            Halkını, ülküsünü ve inancını hiçe sayanların “hiç” olmaları kaçınılmazdır. Zaman bugün güç sahibi olanların birer “hiç” olduklarını gösterecektir. Kaçınılmaz son, ilahi adaletin gereğidir.

             Bu adaletin gerçekleşmesi halkın uyanması ve umut tacirlerinin laflarına kanmaması gerekir. Aksi takdirde halktan alıp soyguncuya vermek ilkesini hayat umdesi olarak uygulayanların düzeni devam edecektir.

            Soyguncuya, hortumcuya, hak gaspçılarına ve halkını düşman gören zihniyetin icraatlarına dur demek için şuura ve birliğe ihtiyaç vardır.

            Vermeden almayı ilke edinerek halkı ezen, yokluğa, perişanlığa ve sefalette sürükleyenlerden kurtulmak için haydin el ele zulümden kurtulmaya...

            Selam ve Sabırla...10.12.2000.

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?