6 Aralık 2020 Pazar

Deli Yürek

 

Deli Yürek

Veysi Erken

        Televizyonun karşısına geçip saatlerce oturmayı sevmem. Haberlerin dışında sürekli seyrettiğim herhangi bir program yoktur. Ara sıra kanallar arasında gezinti yaparken gözüme ve gönlüme hitap eden bir program denk gelirse seyrederim.

     Yakın bir geçmişte kanallar arasında gezinirken gözüme ve gönlüme hitap eden bir kare söz konusu oldu. Bu kare sebebiyle “Deli Yürek” dizisinin bir bölümünü seyretmiş oldum. İyi ki seyrettim. “Deli Yürek”teki karelerin bir kısmında eylül fırtınası öncesinin samimiyeti, dürüstlüğü ve korkusuzluğu yansıtılmakta. Kim ne derse desin senarist o günlerin ülkü devlerinin bir kısım niteliklerini işlemiş.

            “Deli Yürek haksızlığa tahammül etmeyen ve haksızlık yapmayan bir karakteri temsil ediyor. Eylül fırtınası öncesinin ne kadar da “deli yürek”leri varmış diye düşündüm. Acaba eylül fırtınasından sonra yeni “deli yürek”ler yetişmiş mi?

            Bunları bir film şeridi gibi tahayyül edip düşünürken şu sonuca vardım. Eylül fırtınası öncesinin “deli yürek”leri azalmış, artık esamisi okunmuyor. Fırtına sonrası heba edilen baharlar ve soldurulan taze fidanlar yüzünden “Deli yürek”ler yerine yürekleri menfaat için çarpanlar el üstünde tutulur olmuş.

            Keşke vardığım bu sonuç yanlış olsaydı.

            Nafile.

            Dünün “deli yürek”lerin mirasçısı ve devamı iddiasında olanların tavrı ve tutumu maalesef bizi doğrulamaktadır. Kendilerini eli kanlı katiller diye itham edeni “üvey ana” ittihaz ederek ve taze başbuğlarına karşı munis tavırlar sergileyerek yüreklerini satmış sahte mirasçılar Hatta büyüklerini tartaklamayı töre gereği sayar olmuş günümüzün “deli yürek”lerin sahte mirasçıları.

            Millete verdikleri bütün sözleri yutanların, inançlı gönüldaşlarına kan kusturanların ve dahi örtülülere hayat alanı tanımayanların “deli yürek”leri “istikrar(!)” için çarpar oldu. Meğerse istikrar üvey ananın her dediğine evet demek imiş.

            Haksızlıkla, yolsuzlukla ve yoklukla mücadele şiarımızdır deyip “toprak işleyenin su kullananın” tekerlemesini kendisine ilke edineni baş tacı edinmekmiş “deli yürek”lilik. Örtü meselesini çözeceğiz diyerek başlarındaki örtüyü çözmekmiş “deli yürek”lilik.

             “Deli yürek”lilik meğerse dünyada eşi menendi olmayan bir uygulamayla Kitab’ın öğretilmesini on iki yaşına kadar yasaklamakmış.

             Velhasıl davasını görevlendirilmiş alanla sınırlayanlar “deli yürek” imiş yeni töreye göre.

            Eh. Ne diyelim.

            Yürekleri menfaat için çarpan sahtekârlara diyeceğimiz şudur. Üvey ananızın ve taze başbuğunuzun emirnamelerini yerine getirmeye devam edin. Devran hep böyle dönmez.

            Esasında “Deli yürek”lerin mirasyedilerini dizideki “kuşçu” karakteri güzel tarif etmektedir. Kuşçu davasını, arkadaşını ve büyüğünü, bir başka deyişle ilkelerini ve ülküsünü satanları bir mani ile tavsif etmektedir.

            Mani şöyle:

   Sandıklarım, sandıklarım

   Açılmış sandıklarım

   Hayvandan beter imiş

   İnsan sandıklarım.

            Ne dersiniz aziz gönüldaşlar. Bu mani büyüklerini töre adına tartaklayan, istikrar adına ilke ve ülkülerini terk eden, bireyleri haklarından mahrum eden uygulamalara imza atan ve örtülerini çözerek örtü meselesini çözen(!) türedileri tavsife yeterli midir?

            Selam ve Sabırla...

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?