6 Aralık 2020 Pazar

Cellattan Uzun Yaşamak

 

                                      Cellattan Uzun Yaşamak

Veysi Erken

                                                                 “Ben Cellâtlarımdan Çok Yaşayacağım.”

                                                                                                        Ömer Muhtar

      

Televizyonun karşısına geçip film seyretme alışkanlığım zayıf olmakla birlikte bazen tavsiye bazen de merak saikiyle film seyrederim.

            Geçenlerde tavsiye üzerine yıllar önce seyrettiğim Ömer Muhtar filmini tekraren ve zevkle seyrettim. Aslında her karesi üzerine düşünülecek ve bir yazı yazılabilecek kadar nitelikli bir film.  Her gösteriminde fırsat bulurlarsa gönüldaşların seyretmesini tavsiye ederim.

            Bu filmin her karesi bir yazı konusu olabilir dedim ama benim üzerinde duracağım bir karede geçen tek cümle vardır.

            Ömer Muhtarın yirmi yıllık mücadelesinden sonra esir düştüğünde, İtalyan komutanın kendisini teslimiyete ve işbirliğine davet etmesine verdiği “Ben Cellâtlarımdan Çok Yaşayacağım” cevabını teşkil eden cümledir.

            Evet.

             Unutulmamalıdır ki,  tarih boyunca “haklılar daima cellâtlarından çok yaşamışlardır” tıpkı Ömer Muhtar’ın İtalyan komutana söylediği gibi.

            Haklı olan, inancında sebat ettiği müddetçe güçlüdür ve cellâttan uzun yaşar.

            Bugün örtülüler, okulundan atılanlar, işinden edilenler, aşından mahrum bırakılanlar, fişlenenler haklılar.

            Ve.

            Örtülüler, İslamî inanışa sahipliğinden ve yaşayışından dolayı mağdur olanlar, İmam- Hatip mezunu oluşundan dolayı memuriyetten tard edilenler, Kur’anı öğrenmesi yasaklananlar cellâtlarından uzun yaşayacaklardır. Tapınakçıların emrine girip cellâtlaşan “erkek(!)” taifesine rağmen.

            Tarih bir sürü cellâda dönüşen  “erkek(!)”lere rağmen haklı olanların çok yaşadığına şahit olmuştur.

            Dün Allahsızlar Cemiyeti kuran nemrutlar, Leninler, Stalinler, firavunlardan oluşan cellâtlar nasıl mağdurlar ve mazlumlar karşısında yok olmuşlarsa, yerli cellâtlar da iplerini çektikleri mazlumlar karşısında yok olup gideceklerdir.

            Bugün büyük tapınağın emir kulu ve şövalyesi haline dönüşen “erkek(!)” taifesi cellâtlığının bedelini ödeyecektir. Bu ilahi adaletin gereğidir.

            İlahi adalet, ilkelerini ve ülkülerini terk ederek zalimlerin maşalığına dönüşen nice cellâdın esamisinin okunmadığını bize göstermiştir.

            İlahi adaletin tecellisinden “Erkek(!)” taifesini ne “dönme” anaları, ne de yetmişlik nemrut başbuğları bu akıbetten kurtaramayacaktır.

             Haksızlığa boyun eğen, haksızlığa piyon ve maşa olarak cellâtlaşan “erkek(!)”ler hem haklarını hem de şereflerini kaybetmişlerdir. Artık iflahları mümkün değildir. Bir zamanların meşhur benzetmesiyle “pınar suyuna lağım suyu karışmış ve pınar suyu lağıma dönüşmüştür.” Lağıma karışmalarından beri her şeyleriyle mülevves olmuştur “che” kılıklı erkekler.

            Tavandaki mülevveslik tabana tam sirayet etmeden -her şeye rağmen- özünde pınarlık kalmış olanlara bir tek tavsiyemiz vardır.

            Bir an önce lağımlardan kurtulmaya çalışınız. Lağımlaşan tavanınızı hortumcuları, soyguncuları, “dönme” anaları ve tapınaklarıyla birlikte yokluğa mahkûm ediniz. Onların piyonu olacağınıza cellâtlara karşı mağdurlarla hareket ediniz ki, sizlerde cellâtlardan uzun yaşayasınız.

            Selam ve Sabırla...     03.04.2000 maziden bir yazı

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?