6 Aralık 2020 Pazar

Defolup Gitmek

 

                                                       Defolup Gitmek

Veysi ERKEN

          Her şeye rağmen hayat devam ediyor. Hayat sürecinde hep müspet veya hep menfi hadiseler cereyan etmez. Bizim şer, kötü ve menfi telakki ettiğimiz bir sürü hadise hayırlara vesile olabilir, olur. Bunu İslamî inancı ve bilgisi olan her fert tasdik eder.

            Yaşadığımız menfiliklere bu zaviyeden baktığımızda pek çok güzelliklere şahit oluruz. Bir vatandaşın bir bakana “bu ülkeye yapacağınız en hayırlı hizmet bu ülkeden defolup gitmenizdir” veya “bakan bey ayıp oluyor hiç bir şey yapmadığınız halde hangi yüzle her şeyin yolunda gittiğini söyleyebiliyorsunuz” tarzında ifadeler dillendirilebiliyorsa bunlar hayra vesile olabilecek gelişmelerdir.

            Artık halk “sürü” olmadığının farkına varmış demektir. Halk yönetme gücünü elinde bulunduranları sorgulamaya başlamış ve kötü icraatlarını yere çalmaya başlamıştır.

            “Halka rağmen” sürdürülmek istenen ittihatçı zihniyetin kabuğu çatlatılmış ve yeni ufuklara adım atılmıştır. Bu adımların hızlandırılması ve sıklaştırılması kabuğun kırılmasına vesile olacaktır.

            Yönetme gücünü elinde bulunduranlar er veya geç de olsa “la yüs’el” ve “bulunmaz Bursa kumaşı” olmadıklarını anlayacaklardır.

            Demokratik toplumlarda “yönetme” sadece bir hizmet aracıdır. Kaliteli hizmet sunamayan “yönetici”ler çekip giderler. Çekip gitmeme halinde ise “halk” demokratik tepkilerini göstererek onları makamlarından indirir.

            Demokratik ülkelerin hiç birinde “halka rağmen” iş başında kalınamaz.

             Bütün tepkilere rağmen “halk” kaale alınmıyorsa orada demokratik yapıdan ve yönetimden bahsetmek mümkün değildir. Böyle bir tutum ancak “totaliter” yönetimlerde karşımıza çıkar.

            Totaliter yönetim ister babadan oğula geçen saltanat, isterse muhtelif yöntemlerle iktidarı paylaşan oligarşik bir zümre olsun ortak karakteri “halksız”lıktır. Halk totaliter yönetimlerde sadece bir sürüdür. Hak sahibi değildir. Halkın sahip olduğu haklar ancak yönetimin lütfettiği kadardır.

            Demokratik yönetimlerde yönetenle yönetilen aynı haklara sahiptirler. Hukukun üstünlüğü söz konusu olduğundan “imtiyaz” hiç bir kimseye tanınamaz. Şahsi imtiyazlar bilgi ve maharetlerle elde edilir ve bunlar bir başkasını rahatsız etmez.

            Kamu yararı, kamu sağlığı, kamusal alan, âlî menfaatler gibi safsatalarla uyutulan kitlelerin şoku yaşanılan acı süreçte geçmiş ve demokratik tepkiler gelişmeye başlamıştır. Değer ve inanç yargıları farklı olanların oluşturdukları sivil inisiyatifler uyanmanın en belirgin ve güzel delillerinden birisidir.

            Bu süreçten sonra hegemonyacı yöneticilerin tatlı uykularının kaçtığını ve kuş tüyü yataklarında rahat etmediklerini hep birlikte göreceğimizi zannediyorum.

            Kabul kimlikleri ne olursa olsun despotik zihniyet sahibi partilerin ve partililerin telaşı gözlemimizi doğrulamaktadır. Bunda sonra “halka rağmen halk için” safsatası sökmeyecek ve zırva tevilcilerinin sözlerine itibar edilmeyecektir.

            Yaşasın Türkiye.

            Vesselam. 03.04.2001

 

  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?