18 Eylül 2022 Pazar

Tahrip Edilmiş Aile Hayatımız ve Olması Gereken Aile Hukuku

 Tahrip Edilmiş Aile Hayatımız ve Olması Gereken Aile Hukuku

Veysi ERKEN

Zihin dünyamızın zemini kaydırılmıştır. Müslüman olmayan veya Müslüman görünümlü taife marifetiyle Farid Alatas’ın ifadesiyle “tutsak zihin” ve “akademik bağımlılık” ile malul edildik, bir yerde “mankurt”laştırıldık.

“Kur’anı Kerim ve Sünnet’ten” uzaklaştırıldık. Zeminimiz kayınca ve kaydırılınca artık olay ve olguları “batıl bir zihin”le ve zeminde çözmeye çalışır olduk.

Evet, “aile”miz her bakımdan tahrip edildi. Çıkarılan kanunlarla, hazırlanan tüzük ve yönetmeliklerle tahribat arttırıldı.

Kadın ve erkek hakları, boşanma, nafaka, çocuk hakları, talim ve terbiye, aile birliği, nikâh, vs konularının çözümü için geliştirmek istediğimiz bütün ilkeler, kurallar ve yöntemler batıl.

Neden mi?

Bizler hem Müslüman’ız diyoruz hem de çözümü batıl bir zeminde arıyoruz.

Evet, ailemiz bilerek ve istenerek tahrip edildi.

Çözüm arıyorsak öncelikle tahrip edici zemini oluşturan Kanun, tüzük ve yönetmeliklerin topyekûn red etmemiz gerekir.

Aksi takdir de çözüm bulunamaz. Tahribat artar, korkarım ki, sonumuz “sodom ve gomor” gibi olur.

Bunu için diyorum ki, çözümü mevcut bozuk zeminde aramaktan vazgeçmemiz gerekir. Mevcudun tahribatını madde madde anlatmamız şart ve Kur’anı esas almamız icab eder.

Burada yazılanlar tabii ki, Kur’anı Kerimde belirtilen ilkelerin bütünü değildir. Aile hukukunun belirleyicisi olan bütün ayetler bir bütün olarak tefekkür edilmelidir. Bu yazıda Kur’anı Kerimde “ev ve ev içi” davranışlarla ilgili belirlenmiş ilkelerin bir kısmına yer verilmiştir. Ev ve aile hayatının tanziminde ölçümüz bu ilkeler ve diğerleri olmalıdır ki, huzur bulalım.

“Ey iman edenler! Kendinizi tanıtıp izin almadan ve içinde oturanlara selâm vermeden kendi evlerinizden başka evlere girmeyin. Sizin için daha iyi olanı budur; umulur ki düşünüp anlarsınız.

Eğer o evlerde bir kimse bulamazsanız -size izin verilmedikçe- oralara girmeyin. Size “(Kabul edemiyoruz,) dönün” denirse hemen dönün; bu sizin için daha nezih bir davranıştır. Allah bütün yaptıklarınızı bilmektedir.

İçinde kimsenin oturmadığı ve kendinize ait eşya bulunan evlere girmenizde sizin için bir sakınca yoktur.

Allah açıkladığınızı da bilir, gizlediğinizi de! Mümin erkeklere söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar ve iffetlerini korusunlar. Bu onlar için daha arındırıcıdır. Allah onların bütün yaptıklarından haberdardır.

Mümin kadınlara da söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar ve iffetlerini korusunlar. Dışarıda kalanlardan başka ziynetlerini göstermesinler. Başörtülerini yakalarının üzerinden bağlasınlar. Kocaları, babaları, kocalarının babaları, kendi oğulları, kocalarının oğulları, erkek kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, başka kadınlar, hizmetlerinde bulunan köleleri ve câriyeleri, cinsel arzusu bulunmayan erkek hizmetçiler, kadınların cinselliklerinin farkında olmayan çocuklar dışında kimseye süslerini göstermesinler. Yürürken, gizledikleri süsleri bilinsin diye ayaklarını yere vurmasınlar. Ey müminler! Hepiniz Allah’a tövbe edin, umulur ki kurtuluşa erersiniz! Nur- 27-31 Ayetleri”

Ayetleri tahlil ettiğimizde “ev”in masumiyetinin ortaya konulduğunu görürüz. Kişi kendi evinin dışında bir eve kendini tanıtmadan, izin almadan ve selam vermeden girmemesinin gerektiği belirtilir. Devamında izin verilmediği veya boş olduğu takdirde ısrar edilmemesi ve geri dönülmesi izah edilir.

Devamında açıkladığımız veya gizlediğimiz her şeyden Allah’ın haberdar olduğu belirtildikten sonra erkeklere iffet ve namuslarını koruması gerektiği, hem “ev dışı hem de ev içi” davranışları belirtilir. Sonra kadına hitap gelir ve aynı şekilde namus ve iffetini koruması tavsiye edilir.

Ayetlerin sıralanışına baktığımızda “ev”lerin ve “aile Hukuku”nun dışarıdan içeriye, erkekten kadına doğru düzenlendiğini görürüz.

Bugünün dünyasında zemin kaybedildiği için bilhassa kadınları batıl hukuka göre düşündüklerini ve hayatlarını tanzim etmeye çalıştıklarını görüyoruz.

Tabii ki, batılı savunurken kendilerini “Müslüman” olarak takdim etmekten de geri durmuyorlar.

Allah aile ile ilgili düzenlemeleri ayrımsız vazetmiştir. Ayette “Onlar sizin için elbisedir, siz de onlar için elbisesiniz. Bakara-187” demiştir.

Erkek ve kadının görev, hak ve sorumlulukları bir bütün olarak vazedilmiştir. Mükellefiyetler tadad edilmiştir.

Buna rağmen batıla sapan ve batılı savunan artmış, artmaya devam etmiştir. Bunun başlıca sebebi meriyetteki kanuni ve zorlayıcı düzenlemelerdir.

Aile hayatımızın tahribatını azaltmak isteyen her mümin ve Müslüman'ın öncelikli görevi zihnini “tutsak zihin” ve “akademik bağımlılık”tan kurtarmasıdır.

Bu görevi yerine getirebilen İslami bir zeminde çözümü arar ve bulur.

Allak hak ve hukukumuzu, görev ve sorumluluklarımızı ve yetkilerimizin ilkelerini en güzel şekilde vazetmiştir.

Haydi dostlar.

Tahribatı artmış, yıkımı çoğalmış ve toplumu bitirme noktasına gelmiş ailemizi ve hukukumuzu yeniden ihya ve inşa etmeye.

Selam ve Sabırla...18.09.2022

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?