6 Mayıs 2023 Cumartesi

Hayır Diyebilen Türkiye* mi Köleleştirilmiş Türkiye mi? Seçim Bizim

 Hayır Diyebilen Türkiye* mi Köleleştirilmiş Türkiye mi? Seçim Bizim

 Veysi ERKEN

Önümüzde “seçim” var.

Evet, Türkiye’de cari olan iki zihniyetten birini seçeceğiz. Ya “Hayır diyebilen zihniyet”i veya  “köleleştirilmiş bir Türkiye”yi arzulayan mandacı, köleci, maşacı, piyoncu efendimci zihniyeti.

Ya “İZZET” ya da “ZİLLET” denilecek.. Kanaatimce ve Allah'ın izniyle Türkiye'de tarih Zilleti tarihe gömerek yazılacak

Hadiselere günlük bakmamak gerekir. Günlük bakılırsa “olay ve olgular” doğru anlaşılmaz, yorumlanmaz ve tedbir alınamaz.

Türkiye’ye karşı kahpelikler, hainlikler, şerefsizlikler ve saldırılar artmıştır. Saldıranları bu ifadelerle nitelemek kolaycılıktır.

Elbette ki, bu saldırılar kahpecedir, haincedir, kalleşçedir ve şerefsizcedir. Yeni değil ve bitmeyecektir.

Önemli olan bu şerefsizliklerin, ihanetlerin kargaşanın sebeplerini ve müsebbiplerini bilmek, bunları yaptıranların ellerini kırmak ve beyinlerini dağıtmaktır. Merkezlerini kurutmaktır.

Aksi takdirde bu hainliklerin önü alınamaz.

Alınamaz diyorum çünkü bu hainlikleri yaptıran güçler maşa, mankurtlaştırılmış, satın alınmış uşaklar ve piyon kullanmaktadır.

Tarih boyunca bu hainliklerin tek sebebi vardır İslam ve mazlum coğrafyaların kalbi ve beyni mesabesinde olan ve bu coğrafyalara hamilik ve öncülük yapan, “Hayır Diyebilen Türkiye*”in önünü kesmektir. “Köleleştirilmiş bir Türkiye”yi kurgulamaktır. Bilinmelidir ki, Tapınakçıların, haşhaşilerin ve Özetle tarih boyunca Siyonistlerin ve haçlıların tek hedefi ve gayesi vardır.

O da “Türkiye”ye diz çöktürmektir. “Hayır Diyebilen Türkiye”yi engellemek, İHA’sını, SİHA’sını, KAAN’ını, yollarını, köprülerini, hastanelerini, tünellerini, üniversitesini, kısaca her şeyini dağıtmak ve karanlığa gömmektir.

Tapınakçılar, haşhaşiler ve yetiştirmeleri olan uşaklar bunun için algı operasyonlarını ve şiddeti arttırmıştır. Seçim günü yaklaştıkça “köleleştirilmiş Türkiye” diyenlerin yalanları, iftiraları, ithamları, inkârları ve sosyal medyada pislikleri artmıştır. Milyonlarla ifade edilen sahte hesaplarla bilhassa “gençler”in zihinleri bulandırılmaya çalışılmaktadır.

Yıllar önce diplomat ve bakan olarak görev almış Kâmran İnan bu gerçeği kitaplaştırmıştı.

“Hayır Diyebilen Türkiye”. Sadece şu ifadeler meramımızı anlatmaya yeterdir. Durumumuzu şu şekilde özetliyor. “İnsanımız, Türkiye’nin gür sesini duymaya hasret kaldı… Dış güçler bu cesareti, Ankara’nın teslimiyetinden, EVET EFENDİMciliğinden almaktadır. Milli menfaat sınırı aşıldığı, hatta Devlet onuruna dokunulduğu hallerde dahi, hükümetler tepkisiz kalmaktadır. HAYIR diyebilenleri az olmuştur.

Dış güçlerin bazıları, Osmanlı İmparatorluğu son dönemindeki uygulama ve alışkanlıkları devam ettirmekte, baskı politikası takip etmektedir s.5”     Alışkanlıkları gereği ve gayelerini gerçekleştirmek için yaptıkları ve yaptırdıkları şerefsizliklerin ve kahpeliklerin haddi hesabı yoktur. Hendekler bunun için kazdırılmakta, ormanlar yakılmakta, azınlık şuuruna sahip olanlar cem edilmekte, tuzaklar bunun için kurulmakta ve saldırılar bunun için yapılmaktadır.

İslam ve mazlum coğrafyaların “kalbi” ve beyni” durumunda olan ve “Hayır diyebilen bir Türkiye”nin önünü kesmek için her daim taşeronlar ve piyonlar kullanılmıştır, kullanılmaktadır ve kullanılacaktır. Seçim döneminde kullanım artmıştır, artacaktır.

Türkiye’de ve mazlum İslam coğrafyasının genelindeki partilerin, örgütlerin adı, sıfatı ve sanı ne olursa olsun tamamı taşerondur, haindir, maşadır ve piyondur.

Piyonluk, taşeronluk ve maşalık mebzuldür coğrafyamızda.

Gazeteci kılıklı, akademisyen kimlikli, bürokrat yaftalı, sanayici, tüccar, partili veya başka sıfatla sıfatlandırılmış olabilir. Eylemlerine, söylemlerine, yazdıklarına veya yaydıklarına bakınız bunları anlarsınız.

Cemadatın, kuşların, şemsilerin ve türevleri olan medya bu ihanetin göstergesidir.

Piyonların, taşeronların ve maşaların tek dertleri Siyonist haçlı zihniyetli efendilerine hizmet etmek ve “Hayır Diyebilen Türkiye”nin oluşumunu engellemektir.

Taşeronlar ve piyonlar marifetiyle yedi düvel değil bir”LEŞ”miş (M)illetler Türkiye’ye savaş açmıştır. Her gün bir merkezden talimatlar yağdırılmakta, tapınakçı Siyonist haçlı zihniyeti, piyonlarına “saldır co” derken oyalama taktiğini de ihmal etmemektedir.

Siyonist haçlı zihniyetliler piyonları ve taşeronları marifetiyle ayağa kalkmaya, ayakları üzerinde durmaya ve mazlum milletlere önderlik etmeğe çalışan “Hayır Diyebilen Türkiye”nin önünü kesmeye “ köleleştirilmiş bir Türkiye” oluşturmaya çalışmaktadır ve çalışmaya devam edecektir.

Türkiye Allah’ın izni, keremi, lütfü ve merhameti ile bu oyunu dün olduğu gibi bugünde bozacak, ZİLLETİ ve destekleyenleri tarih yazarak tarihe gömecektir.

Evet,

Kamran İnan “Türkiye ayağa kalkmalıdır. Kalktığı zaman, karşısındakilerin daha uzun boylu olmadığını görecektir; şimdiye kadar, arka arkaya sıraladığı EVETlerden üzülecektir; başını dik tuttuğunda HAYIR demenin zor olmadığını görecektir; ufku genişleyecek, büyük Türk dünyasını görebilecektir, tarihi ile barışacak, içindeki küllenmiş heyecan dışarıya vuracak, üzerindeki ürkekliği atacak, güven kazanacaktır.

Türkiye’nin, kendini bulması için şok tedavisine ihtiyaç var. 60 (bugün 85) milyon olarak, hep beraber, çığlık attığımızda, pek çok çığ başlatacağımızdan eminim. S.93” diyor.

Evet,

Türkiye ayağa kalktı ve kalkacaktır. Tapınakçıların maşası olan bir”LEŞ”miş (M)illetlere boyun eğdirecektir. Dünya BEŞten büyüktür diyecek içteki taşeronlarına ve piyonlarına kan kusturacaktır inşallah.

Yeter ki, “mefkûremiz göklerde dalgalanan bir sancak Allah’ın huzurunda eğiliriz biz ancak” diyelim ve  “İ’layı Kelimetullah için Nizâm-ı Âlem”i gaye edinelim.

Biliyorum Türkiye’nin işi kolay değildir. Bilinmelidir ki, biz zaferle değil seferle memuruz.

Zafer HAYIR demeyi gerektirir. Zafer ZİLLET’i teşhir etmeyi gerektirir. Zafer tarih yazarak İLLET’i tarihe gömmeyi gerektirir. Zafer TEKNOFET gençliğinin galebesini gerektirir.

“Hayır diyebilmek şahsiyet ve cesaret ister; hoş gelmeyen, işiteni rahatsız eden bir kelimedir. Menfi bir tutumu ortaya koyar. Güçlülerin duymaya pek alışkın olmadığı bu kelime, güçsüzlerin adeta günlük gıdasıdır; ilişkileri zorlaştırır, sahibinin görüntüsünü zedeler. Menfaatin, bazı hallerde onurun koruyucusudur. HAYIR diyebilmek bir olaydır. Makbul olmasa, menfi bir ruh halini sergilese dahi, içinde bir cevher, güç vardır. Bilhassa güçlüye karşı HAYIR diyebilmek herkesin harcı değildir. S.8”

Hayır diyebilmek herkesin harcı olmayabilir. Er kişinin harcıdır. Milletimizin ve islamî imana sahip olanların harcıdır.

Bilinmelidir ki, HAYIR diyebilmek Türkiye’nin harcıdır.

İ’layı Kelimetullah için nizâm-ı âlem davası bedel ister.

“ÖZGÜRLÜK” bedel ister.

ŞEREF ve HAYSİYET bedel ister.

HAYIR diyerek tapınakçılara karşı özgürlüğümüzü, haysiyetimizi, şerefimizi, davamızı ve tüm mazlumların hakkını koruyacağız, ZİLLET’i ve efendilerini tarihe gömeceğiz. İnşallah.

BEDELİ ne olursa olsun.

Selam ve Sabırla… 06.05.2023

Not: Bu yazı 90’lı yıllardan kalma olup üzerinde değişiklikler yapılmıştır.

 *Kâmran İnan, HAYIR DİYEBİLEN TÜRKİYE, Timaş Yayınları, İstanbul 1996.

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?