30 Ekim 2023 Pazartesi

Yeryüzünde Küresel Şefkati İkame Edilebilir mi?

 Yeryüzünde Küresel Şefkati İkame Edilebilir mi?

Veysi ERKEN Dr.

İnsanın fıtratında “Habil”lik ve “Kabil”lik olduğu için birey, hem kendi iç dünyasında hem de toplumsal hayatında “vahşet”e veya “şefkat”e yönelebilir.

Kabul ettiği ve inandığı ahlakî ve din insanı şekillendirir. Ona göre bir “medeniyet” tasavvuruna sahip olur. Ve medeniyet inşa etmeye çalışır.

Hasretini hissettiğimiz elbette ki, şefkat medeniyetinin oluşması ve bunun küreselleşmesidir.

Bu bir temennidir.

Mümkün mü?

Maalesef gerçekte ise zihinlerimiz iğfal edilmiş ve biz Müslümanlar hayatı batılıların anlayışıyla okuyoruz.

Onun için biraz zor.

Bilindiği üzere batı/batıl anlayışı sadece “vahşet”i üretmektedir. Çünkü “ahlak” anlayışları ve “İnançları” Allah’tan kopuk bir şekilde “madde” üzerinde inşa edilmiştir.

Her şey “madde” üzerine inşa edilince “bütün yollar mubah” olarak görülür. Katliam ve vahşet meşrulaştırılır.

İslam coğrafyasında olan biten budur.

Batı okumaları ve anlayışıyla “vahşet” had safhaya ulaşmıştır.

Tabii ki, batı anlayışının ikamesi bir gün, bir yıl gibi zaman diliminde inşa edilmiş değildir.

Bu batıl anlayış asırları kapsayan bir süreç içinde ikame edilmiş ve “gönüllü köleler” yetiştirilmiştir.

İslam coğrafyasının kan gölüne çevrilmesinin bu kadar kolay olmasının nedenlerinden birisi de “gönüllü köleler”dir.

Batının anlayışında rahmet, merhamet, adalet, infak, yardımlaşma vs. olmadığından “küreselleşme”si değersizdir.

“Ahlak”ı olmadığı için “vahşet”i üretmektedir.

Hâlbuki bizim küreselleşme anlayışımızda rahmet, merhamet, adalet, infak, yardımlaşma, hak ve hukuk vardır.

Nizam-ı âlem bu ahlak anlayışı ve vahiy üzerinde inşa edilmeye çalışılmış ve bir dönem becerilmiştir.

Dolayısıyla bizim küreselleşmemiz “şefkat İklimi”ni oluşturmuş, yürek fethini beraberinde getirmiştir.

Dünden bugüne değişen bir şey yok.

Dün Afrika’yı işgal eden batılıların vahşetini yerliler “beyazlar geldiler elimize incili verip toprağımızı aldılar” sözleriyle açıklarken, şefkat medeniyetinin çocukları karşılıksız olarak sömürülen insanlara yardım elini uzatmaktalar.

Batı/batıl anlayışının rahatsızlığı bundandır.

O vahşetini devam ettirmek isterken karşısına şefkatle yaklaşan, adalet ve merhametle muamele eden bir anlayışı istememektedir.

Mücadelenin temeli aynıdır.

Bu bir zihniyet mücadelesidir.

Habillik mi?

Kabillik mi?

İçimizdeki kabilleri çözebilirsek batılı kabilleri hayatımızdan, İslam ve mazlum coğrafyalardan çıkarmak kolay olacak ve böylece şefkat medeniyetimizi yeryüzünde daha kolay bir şekilde inşa edebileceğiz.

Şefkat medeniyetinin inşaında temel ilkeler durumunda olan birkaç ayeti (meal Ahmet Tekin) misal vererek yazıyı bitiriyorum.

Allah adaletli, mûtedil davranmayı, adâleti gerçekleştiren, hak sahibine hakkını sağlayan, sosyal, siyasî, ekonomik ve idarî bir düzen kurmayı, iyiliği, iyi niyetleri, dinin, ahlâkın ve kamu vicdanının emirlerini devamlı davranışlarına, ilişkilerine, görevlerine, hayatlarına yansıtan, samimiyetle ibadet eden, aktif olarak iyiliğe, iyi uygulamaya, iyileştirmeye örnek olan, işlerinde mükemmellik, dürüstlük ve başarı için dikkat harcayan, hayırlı icraatlar, kalıcı hizmetler yapan Müslüman önderler, idareciler, askerî erkân ve Müslümanlar olmayı, akrabaya yardım etmeyi emreder. Meşrû olmayan şehevî fiilleri, gayri meşrû ilişkileri, zinayı, haddi aşmayı, cimriliği, ahlâksızlığı, şeriatın suç saydığı ve haram kıldığı, kamu vicdanının tasvip etmediği şeyleri, haksızlığı, saldırıyı, baskı ve zulmü, bozgunculuğu, şeriata karşı çıkmayı, kural tanımamayı, bunların savunuculuğunu, sözcülüğünü yapmayı yasaklayarak, önleyici tedbirler alarak kamu güvenliği sağlar. Size, düşünüp ibret almanıza vesile olur diye öğüt veriyor, sorumluluklarınızı hatırlatıyor, uyarıyor. Nahl-90

“Göklerdeki varlıkların ve imkânların ve yerdeki varlıkların ve imkânların mülkiyeti ve tasarrufu kendisine ait olan Allah’ın yolunu gösteriyorsun. Unutmayın, bütün planların icra edilerek sonuçlandırıldığı, bütün icraatların, amellerin hesabının sorulduğu tek merci Allah’tır. Şura- 53

Sevdiğiniz değerli şeylerden Allah yolunda karşılık beklemeden, gönüllü harcamadıkça, gerçek iyiliğe, hakiki Müslümanlığa, kâmil, yiğit insan olma (fütüvvet) derecesine eremezsiniz. Yolunda karşılık beklemeden, gönüllü harcadığınız her şeyi Allah bilir, karşılıksız bırakmaz. Âli İmran-92

“Ey iman edenler, bedel ödeyerek kendinizi kurtaracak pazarlığın olmayacağı, dostluğun ve şefaatin fayda sağlamayacağı bir günün gelmesinden önce, Allah’ın size verdiği rızık ve servetin bir kısmını Allah yolunda karşılık beklemeden, gönüllü harcayın. Nankörlük ederek fukara hakkını esirgeyenler, işte onlar kendilerine yazık eden zalimlerdir. Bakara-254

“Mallarını Allah yolunda, İslâm uğrunda karşılık beklemeden, gönüllü harcayanların durumu, bir taneden yedi başak bitiren, her başakta yüz tane ürün veren, bire yedi yüz verimli bir taneye benzer. Allah sünnetine, düzeninin yasalarına uygun olarak, iradesinin tecellisine tâbi, akıllı ve sorumlu kimselere kat kat fazlasını verir. Allah’ın lütfü, rahmeti geniştir, her şeyi bilir. Bakara-261

'Hak yoldan uzaklaşarak, başına buyruk yaşayanların, dalâleti, bozuk düzeni, helâki tercih edenlerin dışında kim Rabbinin rahmetinden ümit kesebilir?' dedi. Hicr-56”

Küresel şefkat medeniyetinin inşası için seferde olanlara selam olsun.

Selam ve Sabırla…30.10.2023

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?