5 Şubat 2024 Pazartesi

Hoşgörü mü ve Müsamaha mı?

 Hoşgörü mü ve Müsamaha mı?

Veysi ERKEN Dr.

Herkesin diline yerleştirilmiş bir kelimedir “hoşgörü”

Sohbetlerde genel olarak cümlelerimize efendim ben çok hoşgörülüyüm diye başlarız. Başlangıç cümlelerinin akabinde ve detayında “olumsuz”, “kötü”, “ahlaki olmayan” ve “rezil” davranışların bulunduğunu, fiillerin işlendiğini bile bile “hoşgörümü”zü eksik etmeyiz.

Tabi ki, düşünmeden ve şu soruları kendimize sormadan hoş görülü olduğumuzu ikrar ederiz.

Neden her şeyi hoş görüyle karşılayayım. Ahlaksız davranışları hoş görürsem hem kendim hem içinde yaşadığım toplum kötüleşmez mi?

Acaba kültürümüzde “hoşgörü” var mıdır? Hoşgörü ile “müsamaha” arasında fark bulunmakta mıdır? Bunları hiç tartışmıyoruz ve üzerinde tefekkür etmiyoruz.

Ben “müsamahakâr” davranırım, çünkü Müslüman’ım. Müsamahakârlığımın hududunu “emr-i bil-maruf ve nehy-i anil-munker” belirler. Her şeyi hoş görmem ve tahammül etmem. Ahlaksızlıkları ve ahlaksızları gücüm yettiğince elimle, dilimle ve buğz ederek gidermeye ve engellemeye çalışırım. Bu yöntem Hz. Muhammed Mustafa’nın sav bize tavsiye ettiği yöntemdir.

Bunu bu şekilde ifade ettikten sonra gelelim hoşgörü kavramının kaynağına.

Hoşgörü batı/batıl kaynaklı olup ortaçağda “kilise” ve “kilisenin dışında olanlar”ın arasında olan davranış kalıplarının izahında kullanılmıştır.

Kilise mensupları kendilerinin dışında kalan ahlaksızların fiillerini görmezlikten gelmeleri için kullanmışlardır.

Bu gerçeği “Kitle İletişim” uzmanı olup dersimize gelen Mesut Özgen beyefendiden öğrendim.  Mesut beyin anlatımına göre kilisenin dışında kalanların ekseriyetinin davranışı sapıklığa varacak şekildedir. Homoseksüellerden lezbiyenliğe, hırsızlıktan hortumculuğa kadar uzanan bir davranışlar dizisi.

Kilise bunların ıslahı ile uğraşacağına davranışlarını hoş görmeye başlamış. Bilinen husus şudur ki, hoş görülen ve engellenmeyen bir davranış zamanla onu hoş görenin davranışı haline gelebilir. Nitekim homoseksüelliği, lezbiyenliği, hırsızlığı, hortumculuğu ve her türlü ahlak dışı davranışı hoş görenlerin zamanla o davranışları kendilerinin sergilediğine şahit oluyoruz.

Türkiye’nin içine sürüklendiği durumdur.

Fiil ve eylemlerin tasvibi zamanla onların yaşanmasına sebep oluyor. Bu gerçeği aklımızdan çıkarmayalım.

Bu anlamda ben hoş görülü değilim. İnancımla bağdaşmayan hiçbir davranış ve düşünceye saygılı değilim ve hoşgörü ile karşılamıyorum.

Ve batının/ batılın hoşgörülü tarzlı olmaktan Allah’a sığınırım.

Benim müsamahakârlığım, yumuşak davranışım kişilere “din” biçmeme konusundadır. Ayette “lekum dinikum veliye din” hükmü vardır. Buna iman ediyorum ve farklı din ve inanış sahiplerine “hududullah” dairesinde yumuşak davranmamızın gereğine inanıyoruz. Bu ahlaksızlığı hoş görmek değildir.

Unutulmamalıdır ki, Ahlak dışı davranışları yok saymak, görmezlikten ve duymazlıktan gelmek, bireyin ve toplumun çöküşünün başlangıcı ve hızlandırıcısıdır.

Dolayısıyla müsamahakârlığımın sınırlarını ilahi emir ve nehiy çizgisi belirler.

Etrafımızı uyarmak ve uygun mevzuatı hazırlamak, onları zarif ve güzel ifadelerle intibaha çağırmak hem birey olarak hepimizin vazifesi hem de yönetimiz görevidir.

Bu vazife her Müslüman’ın vazifesidir.

Yönetim de esas sorumludur.

Müslüman ahlaksızlığı hoş gören değil, onları gidermeye çalışandır ki, toplumda kimse kimseye “eliyle, diliyle veya bir başka özelliğiyle” zarar vermesin.

Toplumun eminliği “el, dil ve bel” eminliği ile sağlanıyorsa, yıkılışı da “el, dil ve bel” ile gerçekleştirilen ahlak dışı davranışların “hoşgörü”lmesiyledir.

Herkese çağrım şudur.

Lütfen kavramları ve kavramların kaynağını bilelim ve ona göre kullanalım.

Cehalet pek çok yanlış kavramın benimsenilmesine yol açar.

Tıpkı toplumumuzda olduğu gibi.

Kelimelerdeki bozulma ve anlam kayması felaketlerin kaynaklarından biri olup çöküntüyü beraberinde getirir.

Tıpkı toplumuzda gittikçe şiddetini arttıran ve alanı genişleyen çöküntü gibi.

İffet ortadan kalkınca “az hamilelik(!)” mubah görülmeye başlandı maalesef.

Kilise davranışının sonuçlarını bugün batı fazlasıyla görmektedir. Babasızların oranı yüzde ellileri geçmiş, yüzde yüzlere çıkmak üzeredir.

Maalesef bu rezillik başta Türkiye olmak üzere Müslümanlar arasında hızla yayılmaktadır.

Aldatma, hırsızlık, sömürü, lezbiyenlik ve homoseksüellik işin cabası.

Netice-i kelâm, batı/ batıl tarzlı hoşgörüye hayır, vahiyle belirlenmiş emir ve nehiy sınırları içindeki müsamahaya evet.

Selam ve Sabırla… 05.02.2024

 

Not. Bu yazı 2006 yılında yayınlanmış ve üzerinde ufak tefek değişiklik yapılmıştır.

           

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?