16 Şubat 2024 Cuma

Ruh, maddeyi yönetemezse huzursuzluk artar

 Ruh, maddeyi yönetemezse huzursuzluk artar

Veysi ERKEN Dr.

İnsan “âlem-i suğra” kâinat ise “âlem-i Kübra” olarak tavsif edilir. İster âlem-i suğra olsun, ister âlem-i Kübra olsun huzur esas olmalıdır.

Peki, hem fert hem de toplum olarak huzurlu muyuz?

Elbette huzurlu değiliz. Katliamların, soykırımların, vahşetin, şiddetin ve sömürünün hâkim olduğu bir dünyada ve ortamlarda yaşıyoruz

Huzursuzuz.

Zira madde -hem ferdi olarak hem de topyekûn cemiyet olarak- ruha hâkim durumda. Madde ruhu idare ediyor.

Merhum Nurettin Topçu “İnsan denilen varlığımızda ruh ile madde bir araba ile sürücüsünü andırır. Madde, beden arabası ise, ruh onun sürücüsüdür. Bu arabanın atları da maddenin önüne düşen ve onu bazen uçurumlara sürükleyebilen ihtiraslarıdır.  Descartes’in düşündüğü gibi; maddenin ruh hâkim oluşundan kötülükler, ruhun madde üzerine hâkim oluşundan da iyilikler meydana gelmektedir. Netice bu olduğu halde, biz neden maddenin tahakkümüne sık sık boyun eğmekten hoşlanıyoruz? Bu hal, bir haddine kadar, vücudun doyurulmak isteyen tabii ihtiyacı, lakin bir haddinden sonra, ruh ve düşünce kifayetsizliğinden doğma bir aldanıştır. Nurettin Topçu, Ahlak Nizamı, Hareket Yayınları, İstanbul-1970, s.59”

Maalesef maddi ihtiraslarımız sürücü konumunda olan ruhumuzu uçurumdan uçuruma doğru sürüklüyor. Ruhumuzu uçuruma sürükleyen ihtiraslarımızı eğitimimizin amaçlarına dönüştürdük.

Maarif sistemimiz iflas etmiş vaziyettedir.

Maarif sistemimiz ihtiraslarımızı dizginleyecek ve biz Allah yoluna iletecek yapıda değildir.

Böyle bir amaç ve program ittihaz edilmiş değildir.

Nefsimiz tatmin olmuş değildir.

“Ey imanın huzuruna kavuşmuş (nefsunmutmainne) insan! Sen O’ndan hoşnut, O da senden hoşnut olarak rabbine dön. Böylece has kullarımın arasına sen de katıl. Cennetime gir! Fecr-27-30”

Bizi has kulların arasına katacak ve cennete ulaştıracak bir maarif sistemine sahip değiliz.

Aksine insanın ve kâinatın fıtratını bozacak, tahrip edecek, bir yapı oluşturulmuş dünyada. Hayatımızı cehenneme çevirecek bir eğitim sistemine sahibiz.

Ülkemiz de buna uydurulmuş.

Eğitim sisteminin “imalat hataları” kendilerini bir nebze de olsa kendini muhafaza, ruhları bedenlerini idare etmeye ve ihtiraslarını dizginleyerek iyi yönde kullanmaya çalışıyor.

Herkesin bildiği bir tabir var.

 “Kem âlât ile kemalât olmaz” diye.

Atalarımızdan yadigâr.

Evet.

Kem âlât ile insanımızı maddenin esiri haline dönüştürüyoruz. Ailelerimiz dağılıyor, nüfuz ihtiyarlıyor ve azalıyor. Boşanmalar artarken evlilikler azalıyor. Vatanı ve milleti için savaşmayacağını diyenlerin sayısı füze gibi uçuyor, katlanıyor, artıyor. Kısaca “bindik veya bindirildik bir alamete gidiyoruz kıyamete” konumundayız.

Çözüm yok mu?

Elbette vardır.

Ruhu maddeyi yönetecek hale dönüştürmek. “Kem âlât”tan kurtulmak.

Nefsleri “Nefs-i mutmaine”ye kavuşturacak müfredatı hayata geçirmek.

Ve özetle insanı insanlaştıracak bir ortam hazırlamak.

Selam ve Sabırla…16.02.2024

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?