21 Mart 2024 Perşembe

İslam ve Müslümanlarla Savaşanlar

 İslam ve Müslümanlarla Savaşanlar

Veysi ERKEN Dr.

Müslüman olanlar her hareket ve eylemini Kur’an-ı Kerim ve uygulaması olan sünnet ölçülerine göre tanzim etmekle mükelleftir. Dün olduğu gibi bugünde geçerli olan budur.

Gazze’de, Kudüs’te, Doğu Türkistan’da, Afrika’da ve dünyanın her yerinde süregelen katliamları, vahşetleri, soykırımları, işgalleri ve insansızlaştırmaları bu şekilde anlamaya ve anlamlandırmaya çalışıyoruz.

Bu bağlamda Mümtehine süresinin ilk ayetlerini doğru anlamaya ve anlamlandırmaya çalışıyoruz.

Ayetlerde; “Ey iman edenler! Eğer benim yolumda cihad etmek ve hoşnutluğumu kazanmak üzere yola çıkmışsanız, benim de düşmanım sizin de düşmanınız olan kimseleri kendilerine sevgi göstererek dost edinmeyin. Onlar size gelen gerçeği inkâr etmektedirler; üstelik rabbiniz Allah’a iman ettiniz diye peygamberi ve sizi (yurdunuzdan) çıkarıyorlar. Ben sizin gizlediklerinizi de açıkladıklarınızı da bildiğim halde onlara gizliden gizliye sevgi besliyorsunuz. İçinizden kim bunu yaparsa bilsin ki doğru yoldan sapmıştır.

Onlar sizi bir yakalasalar size düşmanca davranırlar, elleriyle ve dilleriyle size kötülük etmeye çalışırlar ve isterler ki sizler de hakkı inkâr edesiniz.

Kıyamet gününde yakınlarınız da çocuklarınız da size asla fayda vermeyecek. Allah aranızda hükmünü verecek. Yapıp ettiklerinizi Allah görmektedir.

İbrâhim’de ve ona uyanlarda size güzel bir örneklik vardır; onlar kavimlerine şöyle demişlerdi: Bilin ki bizim sizinle ve Allah’ı bırakıp da taptıklarınızla bir ilişiğimiz yoktur. Sizi (ve değerlerinizi) reddediyoruz. Sizinle bizim aramızda, siz bir tek Allah’a iman edinceye kadar sürüp gidecek bir düşmanlık ve nefret açıkça ortaya çıkmıştır. Ancak İbrâhim’in, babasına “Hiç şüphen olmasın bağışlanman için dua edeceğim, ama Allah’tan sana geleceklere karşı yapabileceğim bir şey de yoktur” demesi başka. Rabbimiz! Sadece sana dayanıp güvendik, sana yöneldik; dönüş de ancak sanadır.

Rabbimiz! Bizi, inkâr edenler için bir sınama konusu yapma. Bizi bağışla ey rabbimiz! Çünkü kudret ve hikmet sahibi olan sensin.

Şüphe yok ki, içinizden Allah’ın lutfuna ve âhiret gününe umut bağlayanlar için onlarda güzel bir örneklik vardır. Kim yüz çevirirse bilsin ki Allah hiçbir şeye muhtaç değildir, her türlü hamde lâyıktır.

Belki de Allah sizinle onlardan düşmanınız olan kimseler arasında (karşılıklı) bir dostluk meydana getirecektir. Allah kādirdir. Allah bağışlayıcıdır, engin merhamet sahibidir.

Allah, din konusunda sizinle savaşmayan ve sizi yurtlarınızdan çıkarmayanlarla iyi ilişkiler içinde olmanızı ve onlara adaletli davranmanızı yasaklamaz. Allah adaletli olanları elbette sever.

Allah ancak, din konusunda sizinle savaşmış, sizi yurtlarınızdan çıkarmış ve çıkarılmanıza yardım etmiş olanlarla dostluk kurmanızı yasaklar. Kim onlarla dost olursa işte bunlar kendilerine yazık etmişlerdir. Müntehine, 1-9

İlk 6 ayet toplu bir şekilde şöyle tefsir edilmektedir. “âyetlerin emrettiği şekilde Allah Teâlâ’nın emirleri yerine getirildiği, din düşmanlarına dostluktan tamamen uzak durularak cihad edildiği ve bu hususta sarsılmaz bir kararlılık gösterildiği takdirde, neticede Allah mü’minlerle o kâfirlerden düşmanlık ettikleri kimseler arasında bir dostluk meydana getirecektir. Çünkü böylece İslâm gâlip gelecektir. İslâm’ın galip gelmesiyle insanların iman ve hidâyetine mâni olanlar ortadan kaldırılıp, hak ve adâletle İslâm’ın güzel ahlâkı tatbik edilmeye başlayınca, o düşmanlıklar da dostluğa dönüşmeye başlayacaktır. Nitekim Mekke’nin fethi üzerine Resûlullah (s.a.s.)’in o yüce ahlâkı fiilen tatbike başlayınca, yirmi senedir düşmanlığın her türlüsünü yapmaya çalışanlar bile hayretler içinde İslâm’a girmek için yarış etmişlerdir. Çok geçmeden bütün Arabistan İslâm’a girerek o hak nûru, âlemin ufkunu aydınlatmaya başlamıştır. Bu gerçek de, küfre karşı sert duruşun ve onunla amansız cihadın asıl maksadının, düşmanlık değil, dostluğu umumileştirmek olduğunu gösterir.

7-9 ayetleri bağlamındaKur’an, mü’minlerin kendileriyle münâsebetleri açısından gayr-i Müslimleri dört gruba ayırır:

1. Müslümanlara saldıran veya vaktiyle Müslümanlara saldırmış, kötülük etmiş, yurtlarından çıkarmış, çıkaranlara destek olmuş, haklarını ellerinden almış ve yaptıklarını telafi etmediği gibi, hâlâ da saldırmaya devam eden düşmanlar.

2. Müslümanların müttefiki olan gayri Müslimler.

3.  Tarafsız olan gayr-i Müslimler.

4. Savaş neticesinde cizye karşılığında Müslümanların hâkimiyetine teslim olan gayri Müslimler.

İşte Müslümanlar bu dört gruptan sadece birinci gruba saldırabilir, onlarla savaşabilirler. Çünkü bunlara saldırmak, canı ve malı koruma prensibinden hareketle adâletin gereğidir. Gaspedilen hakların geri alınması Müslümanların hakkıdır. Fakat Müslümanlara saldırmayan, yurtlarından çıkarmayan ve çıkarılmalarına da destek olmayan tarafsız veya Müslümanların müttefiki olan gayr-i Müslimlere saldırmak yasaktır. Çünkü böyle yapmak zulümdür. Zulüm ise haramdır. Hatta 8. âyetin de açıkça beyân ettiği gibi bunlara iyilik yapmak, yardımda bulunmak ve adâletle muamele etmek tavsiye edilmiştir.”

https://www.kuranvemeali.com/tefsir_bul?sure=mumtehine&ayet=9&kelime=

Hâsılı kelam, günümüzün dünyasında Gazze’de, Doğu Türkistan’da, Afrika’da ve dünyanın bütün mazlum ve mağdur coğrafyalarında Müslümanlara saldıran, katleden, vatanlarını işgal eden katiller sürüsüyle cihad farzdır, onları vatandan söküp atmak her Müslüman’ın görevleri arasındadır.

Selam ve Sabırla… 21.03.2024

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?