10 Mart 2023 Cuma

Gayrı Müslim Yöneticiler

 Gayrı Müslim Yöneticiler

Veysi ERKEN

İslam ilahiyatçısı kılıklıların neden papazlarla hemhal oldukları, ihalelerin neden malum tapınaklara peşkeş çekildiği ve ülkenin İMF vasıtasıyla nasıl satıldığını anlamak için eski yazılarımı karıştırdım.

Geçen senede yapmış olduğum tespit ne kadar doğruymuş. Keşke yanılsaydım da bu zelil duruma duçar olmasaydık. Geçen yıl yazdığım yazıların birinde : “Tespitlerimize göre; ülkemizin temel sorunu yöneticilerin yönetilenlerden farklı değer yargılarına sahip olmalarıdır.”

Evet.

Ülkemizin temel sorunu “derin yöneticiler”in halkın değer yargılarına yabancı olmaları, yani “gayri Müslim” olmalarıdır. Çeşitli sıfatlarla nitelendirilseler bile ortak paydaları gayrı Müslim olmalarıdır. Bu konu bilinip çözümlenmedikçe sorunlarımızın hafiflemesi mümkün değildir.

Yöneticiler denilince ülkenin gidişatını şekillendiren politikaları belirleyen mekanizmaları işgal edenler anlaşılmalıdır. Politika belirleyen yönetim ve yöneticiler anlaşılmadıkça görüntü her zaman aldatıcı olmaya devam edecektir.

Üzülerek belirtmeliyiz ki, “görünürdeki yöneticiler”in ekseriyeti gerçek anlamda yönetici değildir. Görünürdekiler sadece “tapınak Papazları”nın uygulayıcıları durumundadır. Politika belirleme güçleri söz konusu değildir. Politika belirleyemeyen yönetici değil sadece uygulayıcıdır. *

Falan adam X makamına getirilinceye kadar iyiydi. Falan grup iktidar ortağı oluncaya kadar “erkek(!)”ti, neden bu kadar değişti sorusunu cevaplayamayanların temel hatası görünürdeki makamları politika belirleme mevkii olarak görmeleridir.  

Tabiidir ki, teşhis yanlış olunca tedavi mümkün olamaz.

Sokaktaki vatandaştan aydın kabul edilen üniversite hocasına kadar herkesin düştüğü hata budur.

Bugün ülkemizin kaynaklarını kurutan, insanımızı perişan eden ve ülkemizi yaşanmaz hale getirenler bellidir. Bunlar kaynağın başını tutan gayrı Müslimlerdir. Sion, moon ve benzer tapınakların papazlarıdır. Tapınakçı olarak adlandırılan bu güruh bir ahtapot gibi ülkemizi kuşatmış bulunmaktadır. Değişik kılıklar ve renklerle ülkemizi sömürmeye devam ediyor.

Üzülerek belirtmeliyiz ki, tapınakçı ahtapot farklı renklerdeki kolları vasıtasıyla ülkemizde mazlum ve mağdur sayısını arttırmak ve kaynakları paylaştırmakla meşguldür.

Ülkemizdeki mooncu, sioncu, templiyeci tapınakçı ahtapot kendini He-Man olarak görmekte ve göstermektedir. Yönetilenler ahtapotu kavrayamadığından yapılanlarda keramet aramaktalar

Konuşulduğunda büyüklerin bir bildiklerinin olduğu mavrası dillendirilir yönetilenlerce. Böööyüklerin her hatası “âlî (!) menfaat” için kabul edilir yönetilenlerce.

Aslında bööyüklerin tamamı diktatör kafalı firavun zihniyetli Hasan Sabbahçı mantıklı Tapınak papazları Bilderbergçilerdir. Bunların tek gayesi insanımıza hayatı zehir etmektir.

Ülkemizde beyin aynı olduğu müddetçe ülkeyi rahatlatacak ve ülke insanını mutlu edecek kararların alınmasının beklenmesi beyhudedir. Çünkü “ahtapotun yaşayışı, değerleri ve inancı ülke insanına yabancıdır ve ahtapot ülke insanını kendi değerlerinden uzaklaştırmayı temel görev olarak görmektedir”. Ahtapotun böyle bir misyona sahip olması gayet tabiidir. Bilinen bir gerçektir ki, kendi değerlerine yabancılaşan ve mankurtlaşan insanları gütmek ve sömürmek her zaman kolaydır.

Umulur ki, ülke insanı kanını ve duygularını emen ahtapotun farkına varmasıdır. Ahtapotun beyninin farkına varmak kurtuluşun birinci adımıdır.” demiştim.

Yine bu konuda yazdığım bir yazıda Gelin “Tapınak Şövalyeleri”nin ne olduğu ve marifetlerinin(!) sonuçlarını beraber okuyalım. Belki bizi sülük gibi emen ve yeni tasarı(!)larla bizim paralarımızı hortumlatan yerli papazlar anlaşılır.

“Tapınak Şövalyelerinin ilgi alanı savaştan ziyade diplomasi ve politik alanda entrika çevirmek idi. Etkili ve bugünkü anlamda modern bankacılık enstitüsü kurdular. Sahip oldukları parayı para sıkıntısı içinde olan diğer Avrupa krallıklarına ödünç olarak verdiler. Hatta bazı Müslüman devlet adamlarına dahi ödünç para verdiler. Avrupa ve Ortadoğu’daki uzmanları vasıtasıyla kendilerine bağlı ticaretle uğraşan tüccara faizle para veriyorlardı. Mesela, bir şehirde yatırılan para diğer bir şehirde kişi emrine gizli şifreler vasıtasıyla gönderilerek çekilebiliyordu. Böylece şövalyeler zamanın en büyük sarraflarından olmuşlardı. Ve Paris onların sayesinde Avrupa’nın finans merkezi olmuştur.

Muhtemelen bugün kullandığımız çek daha o devirlerde şövalye tarikatı tarafından bulunmuştu. Ve tapınak şövalyeleri tahmin edileceği gibi sadece parayla çalışmıyorlardı. Şövalyelerin Yahudi ve İslâm kültürü ile olan sıkı münasebetleri dolayısıyla, yeni buluşlar ve yeni fikirlerde odak haline gelmişlerdi. Hakikaten o çağın en yeni ve en iyi teknoloji tekeli tapınak şövalyelerinin elindeydi. O devrin en iyi teknolojisi deri işçileri, taş ustaları, askeri mimar ve mühendisler tarafından yapılmaktaydı. Tapınak şövalyeleri aynı zamanda etüt, harita yapımı, yol yapımı ve denizciliğe büyük katkıda bulunmuşlardır. Kendilerine ait limanlar, gemiciler vardı. Ve ilk defa manyetik pusulayı kullandıkları ticari ve askeri deniz filolarına sahiptiler...............Mıchael Baıgent, Rıchard Leıgh, Henry Lıncoln : Kutsal Kan Kutsal Kâse, Çev. Mehmet Topdaş, Emre Yayınları, İstanbul 1996, s.74.”

Ülkemizdeki kamusal alanları babalarının çiftliği gibi görerek yönetilenlere kapatan, inançlıları işinden aşından ve eşinden ayıran, örtülü olanları sadece okullardan değil, hayattan silmeye çalışan, sermayeyi renklere ayırarak müteşebbisleri yok eden ve ülkeyi büyük şövalyelerin IMF denilen suç örgütüne peşkeş çeken papazların kim oldukları yukarıdaki pasajdan anlaşılmış olmalıdır.

Hala anlaşılmamışsa insanımızın idrakinde problem var demektir.” tespitinde bulunmuştum.

Olan bitenin farkına varmasak ne olur? Olacağı belli. Farkına varamamak ve idrakteki problemin sonu yok oluştur. Bu yok oluş maalesef Sayın Aytunç Altındal beyin Kanal 7’de söylediği yönetenlerce gerçekleştirilmektedir. Kim bunlar. Tabi ki, “devşirmeler, dönmeler ve masonlar” 

Netice-i kelam, her alanda kurtuluşumuzun ilk adımı gayrı Müslim yöneticileri ve onlara fetva veren İslam ilahiyatçısı kılıklı papaz profesörleri teşhis etmek ve onları deşifre etmektir.

Malum olduğu üzere ilk adım yön belirleyicidir. 13.04.2002

Selam ve Sabırla...   10.03.2023

·         Hamdolsun Türkiye’de artık politikaları belirleyen yöneticiler vardır. Sadece bu cümle eklenmiştir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?